ERKİN USMAN
Poker masalarından devlet başkanlığına
Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19 Temmuz 2016, 21:48
1946 yılında çok partili hayata geçen Türkiye, 1950'de yüksek bir oyla iktidara gelen Demokrat Parti yönetimindeydi. İlk yıllarda pek bir sorun çıkmasa da Demokrat Parti iktidarının ikinci döneminden sonra, başta üniversite öğrencileri olmak üzere halkın birçok kesimi uygulanan politikalara karşı çıkmaya başlamıştı. Nitekim askeri müdahale, 27 Mayıs 1960 gecesi patlak verdi.
Müdahale, 37 subay tarafından planlanmıştı.
Bu olay sonraları Genç Subaylar İhtilali olarak da anılacaktı.
37 Subay'ın giriştikleri harekatın başkanı yoktu.
Karşıyaka'da ünlü bir oyun salonundaki masasından alınan emekli Orgeneral Cemal Gürsel hareketin başına geçirildi.
Poker masasından Devlet Başkanlığı'na getirilen Cemal Gürsel ilk imzasını Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes'in tutuklanması kararına attı.
1961 yılında yeni anayasa kabul edildi, Yassıada'da yargılanan Adnan Menderes ve iki bakanı idama mahkum edildi.
22 Şubat Ayaklanması
OLAY, Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir'in, o yıl Harp Okulu'nu bitirme döneminde bulunan 600 kadar asteğmeni toplayarak son günlerde yaşanan olayları anlatmasıyla başlamıştı.
Çünkü 20 Şubat günü Hükümet ve Genelkurmay, belirli birlik kumandanları için süratle atama ve gözaltına alma işlemleri başlatmıştı.
Bunun üzerine harp okulu öğrencileri, komutanlarını teslim etmeme kararı alırlar ve 22 Şubat 1962 tarihinde Talat Aydemir ve arkadaşları, ordu içindeki 27 Mayısçıların tasfiyesi için, 20 Şubat günü atama ve gözaltına almalara karşı bir direniş başlattı.
12 Mart 1971 Muhtırası
1969 seçimlerinden sonra Süleyman Demirel yönetimindeki Adalet Partisi iktidara gelmişti. Cumhuriyet Halk Partisi ise ana muhalefet konumundaydı.
Fakat 1968 yılından beri süre gelen anarşi ve terör olayları ülkeyi günden güne yıpratmaktaydı.
Sık sık yaşanan öğrenci hareketlerine karşı, polis ile üniversite öğrencileri arasında çatışmalar yaşanıyordu. Bu güvenlik zafiyetlerinden kaynaklanan düzensiz ortam, ordunun müdahalesini hazırlayan temel etkendi. Sonuç olarak 12 Mart 1971 tarihinde Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur tarafından Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra verildi.
Mektupta hükümetin istifası isteniyordu.
Bunun üzerine Başbakan Süleyman Demirel istifasını sundu. Yeni kurulacak partiler üstü hükümet için CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, Başbakan seçildi.
1980 Askeri Müdahalesi
ASKERE göre 12 Mart Muhtırası tam olarak amacına ulaşamamıştı.
Ülkedeki terör, anarşi ve milli güvenliği tehdit eden unsurların önüne geçilememişti. 1972 yılında başta Deniz Gezmiş gibi birtakım devrimcilerin idamı üzerine olaylar daha da alevlenmiş, silahlı çatışmalar artmıştı.
Artık ülkede neredeyse her gün bir bomba patlıyor, bir kahve taranıyordu. Sağ ve sol görüşlü gençler üniversitelerde birbirlerine saldırıyordu. 1979 yılına gelindiğinde darbenin ayak sesleri kendini göstermeye başlamıştı. 19 Temmuz 1980 tarihinde Nihat Erim'in suikasta uğraması da olayların patlak verdiği bir dönüm noktasıydı. Sonuç itibariyle 12 Eylül 1980 gecesinde, düzenli bir biçimde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından devlet yönetimine el konuldu.
28 Şubat Süreci
NECMETTİN ERBAKAN'IN başbakan, Tansu Çiller'in ise dışişleri bakanı olduğu 28 Şubat 1997 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nun irticaya karşı başlattığı ordu ve bürokrasi merkezli bu süreç, post-modern darbe olarak da adlandırıldı. Asker, 'gericilikle mücadele' bahanesiyle, başörtüsünü yasakladı, pek çok öğrenci ve kamu personeli başörtülü oldukları gerekçesiyle devlet kurumlarından uzaklaştırıldı.
"İrticayla mücadele eylem planı" ile anılan bu süreçte verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için Orgeneral Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kuruldu. 28 Şubat sürecinin yargılamaları için daha sonra Ergenekon davaları süreci başladı.
27 Nisan e-muhtırası
27 NİSAN 2007 tarihinde, saat 23.20'de Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklamasıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerinin aşındırılmakta olduğu iddia edilmişti. Kamuoyunda hakim olan görüş, basın açıklamasının bir muhtıra mahiyetinde ve demokrasiye müdahale olduğu yönündedir ve internet aracılığıyla yapıldığı için açıklamaya 'e-muhtıra' adı verildi.
15 Temmuz 2016 girişimi
VE 15 TEMMUZ 2016 gecesi ortaya çıkan bir darbe girişimi... Bu çirkin kalkışma ve ortaya çıkan gerçekler bu darbeye layık olmayan bu milletin gözü önünda cereyen ediyor.
Bütün milletimize büyük geçmiş olsun...
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok şehirde tanklar sokaklara indi. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Başbakan Binalı Yıldırım, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve mevcut bakanlar canlı yayınlara telefonla bağlanarak halkı sokağa çıkmaya davet etti.
Halk bu çağrıya uyarak meydanlara akın etmeye başladı. Bazı vatandaşlar tankların önünü kesti ve durdurulan tankların üzerine çıktı.
Asker, polis ve sivil halk arasında yaşanan bu gerilim, sabah 06.00 sularında Boğaziçi Köprüsü üzerindeki askerlerin silah bırakmasıyla yumuşadı. Ancak gece boyunca pek çok asker ve polis şehit oldu.
Yaşananlar ise çoktan Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki acı olaylar arasındaki yerini aldı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.