Karne dayakları yendiyse dağılabiliriz!
Her yıl önümüze gelir uzman önerileri: "Başarıyı da, başarısızlığı da abartmayın", "Rencide etmeyin", "Kızmayın", "Hele hele sakın dövmeyin!" Biz editörler, belki birkaç çocuğun anne babasına ulaşabilmek, hadi açıkça söyleyeyim 'dayaktan kurtarabilmek' umuduyla düzenleriz o metinleri.
Oysa umudunu her daim ve her koşulda taze tutmaya çalışan ben bile artık biliyorum ki; yapacak olanı öyle uzman görüşü ile tavsiye ile durduramıyorsun. Yapmayacak olan da zaten yapmıyor... Belki de nafile bir çaba bizimkisi. Ama biz de en iyi bildiğimiz şekilde; kelimelerle dövüşüyoruz kötülük ve cehaletle.
Kelimelerin gücü demişken...
Elinize aldığınız karnede notlardan daha çok kalbinize dokunan bir detay oldu değil mi?
Hani öğretmenin öğrencisine özel yazdığı o bir, bilemedin birkaç cümle...
Mesela bizimkinde şöyle bir şey vardı: "Güzel davranışlarınla beni mutlu ettiğin için çok teşekkür ederim." Bu cümlenin bir çocuğun yüzünde nasıl güzel bir tebessüm yarattığını ben gözlerimle gördüm dün. Ve evet, gurur da duydum bir anne olarak...
Gurur duymayabilirdim de, hatta üzülebilirdim. Hepsi bu dünyaya dair.
Hepsi mümkün.
Sevemesek kötü olurdu.
İncitsek ya da incinsek...
Geri kalan her şey teferruat.
Tabii ki öğrensinler, tabii ki başarılı olsunlar...
AMA
Öğrenemeseler de Başarılı olamasalar da Onları çok seveceğimizi bilsinler.
Onlara olan sevgimizin ne öğrenme kapasiteleri ile ne yetenekleri ile alakalı olmadığından emin olsunlar.
Koşulsuz Şartsız 'Ama'sız sevildiklerini bilsinler.
İleride hepsi birer meslek sahibi olacak, korkmayın. Etrafınıza bir bakın. Hangi sınıf arkadaşınız hayatın bir tarafından asılmadı ki? Hatta en haylaz, en hareketli olanlarımız bugün güzel yerlerde değil mi?
O yüzden rahat olun; çocuğunuzu sevin ve destekleyin, yeter.
EN AZINDAN İNCİTME!
Çeşitli hastalık ve sendromlarla dünyaya gelen çocukların anne babaları, diğerlerinden katbekat fazla mücadele vermek zorunda kalıyor şu hayatta.
Çocuklarının fiziksel/duygusal ihtiyaçları ve özbakımı kadar sistemin, hayatın, hatta insanların karşılarına çıkardığı zorluklarla da baş etmeye çalışıyorlar. Her şeye rağmen nasıl güçlü, nasıl dimdik duruyorlar. Yıllar önce bir doktordan duymuştum.
Otizmli bireylerin aileleriyle ilgili bir çalışma yapılmış. Ve bu ailelerin stres düzeyi, savaş sırasında cephede düşmanın ani saldırısına maruz kalan askerlerinkine eşdeğer bulunmuş. Ötesi var mı? O yüzden, bizler hiç olmazsa asgari düzeyde bu hastalıklarla ilgili bilgilenmek zorundayız. Ki dimdik toplu taşıma araçlarında karşılaştığımızda dimdik bakmayalım! Ki sorularımızla veya önyargılarımızla küstahlık, ukalalık, çok bilmişlik yapmayalım! Yardımcı olup yüklerini paylaşmayı geçtim, en azından incitmeyelim. Aynı toplumda yaşamanın hatırına, hiç olmazsa bu kadarını borçluyuz çünkü onlara.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.