Ya depremin içimizde yıktıkları?
İnsan ancak büyük felaketler karşısında anlıyor, ne kadar 'sıradan şeyleri' dert ettiğini...
Sonra yeniden unutuyor. İnsanın anlamı 'unutanmış' çünkü...
Depremin ardından, 'anlamakla', 'unutmak' arası bir yerdeyiz şimdi.
İzmir'de, özellikle de Bornova ve Bayraklı'da hiçbir şey eskisi gibi değil.
Sarsıntının ilk şokunu atlatıp gazete binasından dışarı çıktığımızda, yakın civarda çalışanlarla birlikte, bir korku filmi sahnesinin figüranları gibiydik...
"Bayraklı'da binalar yıkılmış" dedi biri önce... Çok üzgün, çok şaşkın, çok ağlamaklıydık ama bir saat sonra hepimiz işimizin başındaydık.
Övünmek için söylemiyorum;
Çünkü biliyorum ki pek çok sağlıkçı yataktan kalkamayacak durumdaki hastalarını bir an bile yalnız bırakmadı o beşik gibi sallanan binalarda.
NEFESİM DARALIYOR
Bilakis; enkaz altında kalan canları düşünüyorum da, "Anne bir daha deprem olursa" diye korkan oğlumu sakinleştirmek bile gelmiyor içimden. İçtiğim sıcak çaydan, başımın üstündeki çatıdan utanıyorum çoğu zaman. O anda ve sonrasında yüzlerce insanın yaşadıklarını düşündükçe, nefesim daralıyor.
DEVASA HAYALETLER GİBİ
Gece nöbetlerinden gazetenin aracı ile dönerken, enkazlara bakıyorum öylece. Ayaz bıçak gibi keserken, artık girilmesi yasak binaların her birini polisler bekliyor sabaha kadar. Karanlık, yaşanan felaketin boyutlarını daha görünür kılıyor. Artık içinde insanların yaşamadığı apartmanlar, devasa hayaletler gibi yükseliyor gökyüzüne doğru.
DERS ÇALIŞACAKTIK BİZ
Kim bilir kaç kez önünden güle oynaya geçtiğimiz o sokaklar, o caddeler artık öyle yabancı ki...
Hayat yine akıyor ama eskisi gibi değil işte.
Gündemimiz ne korona, ne eğitim, ne şu, ne bu...
Daha o sabah Deniz'e, "Çok ihmal ettik dersleri. Bu akşamdan itibaren sıkı bir çalışma temposuna giriyoruz" demiştim. Günler geçti üzerinden, hala bir şey yapmadık. Belli ki bir süre de böyle gidecek.
BİR TEK SARILMAK KALDI
Açıkçası düne kadar önem verdiğim pek çok konu, anlamını yitirdi gözümde...
Bugünlerde bana anlamlı gelen, iyi gelen, iyi hissettiren tek şey sevdiklerime sarılmak.
Gözlerim sımsıkı kapalı, o çok sevdiğim kokularını içime çeke çeke sarılmak...
Tüm korkularımı, kaygılarımı, telaşlarımı, gerekliliklerimi bir anlığına da olsa unutarak ve kalbimi sonsuz bir huzur duygusuyla doldurarak...
Eskiden olsa, yalnızca çekirdek aileme değil, sevdiğim herkese sarılırdım sıkı sıkı. Bunu 'şu an yapabiliyor olmanın' kıymetini bilerek... Şimdi korona yüzünden o da sınırlı...
Halimiz özetle böyle.
Yapabildiğimiz kadar, sarılabildiğimiz kadarız bugünlerde. Daha da azalmayalım olur mu?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.