Çocuklar hassas noktamız, yumuşak karnımız. Bu yüzden de çocuk denilince; gülümsememiz bir, gözyaşlarımız diğer cebimizde...
Onları dış dünyadan gelebilecek tehlikelerden korumak da, hepimizin ortak görevi.
Peki nedir bu tehlikeler? Yetişkinlerle ilgili rahatlıkla art arda sıralayabileceğim bu kelimelerin hiçbirini çocuklarla yan yana getirmek dahi istemiyorum. Ama zaten hepimiz biliyoruz değil mi?
Adli ve polisiye önlemler elbette çok önemli ama bu konuda atılacak ilk adım, çocuğa aile içinde doğru bir mahremiyet eğitimi vermek.
Çocuğu korkutmadan uyarmak, olası tehlikelerin farkına varmasını sağlamak çok önemli ama nasıl?
Altınbaş Üniversitesi Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Bölüm Başkanı Öğretim Görevlisi Barış Tuncer, çocukları korumanın en önemli yönteminin, yaş ve gelişim düzeyine uygun biçimde bilgilendirilip eğitilmeleri olduğuna dikkat çekiyor. "Çocuklara mahremiyet eğitimi verilmesi kesinlikle gereklidir" diyen Barış Tuncer, bu eğitimi aileler verebileceği gibi, yapamayacaklarını düşünen ailelerin bir uzmandan yardım alabileceğini de belirtiyor.
VERILECEK 5 ÖNEMLI MESAJ:
1. Çocuk kendi bedeni ve bedeni üzerindeki hak ve sorumlukları konusunda yaşına ve gelişim düzeyine uygun biçimde bilgilendirilmeli.
2. Çocuk, kişisel mahremiyet konularında yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir biçimde eğitilmeli.
3. İnsan vücudundaki mahrem bölgeler çocuğa öğretilmeli. Sağlık ve bakım amacıyla anne-baba, bakıcı veya doktorun haricinde mahrem bölgelerine kimsenin bakmasının, dokunmasının doğru olmadığı çocuğa öğretilmeli.
4. Kendini rahat hissetmediği davranış veya durumlar karşısında tepki verebileceği, reddedebileceği veya bağırabileceği (örneğin 'hayır, istemiyorum,' 'beni rahat bırak,' 'bunu yapamazsın') öğretilmeli.
5. Yetişkinler çocuktan uygunsuz bir istekte bulunduğunda, yanlış bir davranış yaptığında çocuğun bunu kabul etmek veya saygı duymak zorunda olmadığı çocuğa öğretilmeli.
SİZİNLE ÇEKİNMEDEN HER SEYİ KONUSABİLMELİ
"İyi sır ve kötü sır farkı da çocuğa öğretilmelidir" diyen Barış Tuncer, çocukla aralarında yaşananların sır olduğunu söylemenin kötü niyetli yetişkinlerinin ana yöntemi olduğuna dikkat çekiyor.
Bu nedenle ona zarar veren sırrın 'kötü bir sır' olduğu ve mutlaka büyüklerine söylemesi gerektiğini çocuğa anlatılmalı.
Korktuğu ve rahatsız olduğu durumlarda 'hayır' demesi, hemen uzaklaşması, yüksek sesle bağırması gerektiği anlatılmalı. Ve bana göre en önemlisi:
Çocuğunuz size her şartta gelip sığınabilmeli, Kızıp bağıracağınızdan korkmadan yaşadıklarını, hissettiklerini anlatabilmeli. Ne korkunç olur değil mi, iş işten geçtikten sonra "Aslında sana çok ihtiyacım vardı. En başından beri seninle paylaşmak istedim ama kızmandan korktum" demesi...
TAS UZAKTAN GELMEZ
Söz kötülükten açılmışken, eskilerin meşhur "Taş uzaktan gelmez" deyişini de hatırlatmakta fayda var. Belki bu da bir başka yazının konusu olur ama yıllar öncesinden aklıma gelen bir bilgiyi de hemen paylaşayım. Eskiden narkotik polisi, madde bağımlılığına karşı gençleri uyarmak için okullarda çok güzel sunumlar yapardı. Bu sunumlardan birinde şöyle denmişti o gençlere:
Tanımadığınız birinin elinden bir bardak su bile içmezsiniz ama tanıdığınız, güvendiğiniz biri sizi her şeye kolaylıkla ikna eder. Bu nedenle size zarar verecek biri, önce sizin güveninizi kazanmak zorundadır. Korkunç mu, evet. Gerçek mi? Kesinlikle. İlişkilerimizi elbette sevgi ve güven temeline oturtacağız ama unutmayalım ki, böyle bir ortamda gözlerimizi de hiç olmadığı kadar açmak zorundayız.