Babası ne ise oğlu bir boy küçüğü!
25 Kasım'ı henüz geride bırakmışken, şiddetin önündeki en büyük engelin eğitimsizlik ve erkek çocuğun önündeki en önemli rol modelin baba olduğunu bir kez daha hatırlamakta fayda var. Şartlar ne olursa olsun belli bir yaşa kadar babayı örnek alıp, onun gibi olmaya çalışarak büyüyorlar. Boşuna demiyor eskiler "Çocuk sözle değil, gözle terbiye olur" diye.
Ne görürlerse aynını yapıyorlar çünkü. Kulaklarım şahit: "Benim babam beni hiç dövmez" diye övünen çocuğa, arkadaşı hiç de altta kalmayan bir gururla cevap veriyor: "Benim babam bir döver, feleğin şaşar!" İkisinin de doğrusu, babalarının doğrusu çünkü! Misal; baba bağırıyorsa anneye, erkek çocuk da bağırıyor. Baba bir "Eline sağlık" demiyorsa, o da demiyor. Baba yerli yersiz eleştiriyorsa (psikolojik şiddet), o da aynısını yapıyor. İyi veya kötü yönde örnekler çoğaltılabilir. Özetle baba ister berbat bir insan, ister tam bir salon beyefendisi olsun, oğlu 'bir boy küçüğü' oluyor. Naçizane tavsiyem; iyi bir oğul yetiştirmek için, babasındaki iyi özelliklerin altını çizip, varsa da kötüleri törpülemek gerekiyor. Kimse kimseyi değiştiremez belki ama, daha iyi biri olmak için çaba sarf etmeye ikna edebilir. Ne dersiniz?
Minyon çocugun varsa akıl verenin çok olur
Küçücüktü Deniz doğduğunda. 2 kilo 680 gram... Hep biraz geriden takip etti yaşıtlarını. Aile hekimimiz, "Yaşıtı her 100 çocuktan 70'i boy ve kilo olarak Deniz'den ileride olacak" dedi. Sağlıklı bir aralıkta olduğu için, sık hastalanmadığı için, çok da dert etmedim elbette. Ama dert etmem için uğraşanlar oldu. Dünyalar güzeli bebeğime acır gözlerle baktıktan sonra "Ama bu çok küçük" diyerek lohusa ruh halimin üstünde tepinenler oldu mesela. Yeterince sevilmedikleri için mi o denli acımasızdılar, hiç bilemedim! İyi niyetli 'teselli' cümlelerinin ise, -tüm samimiyetimle söylüyorumbaşımın üstünde yeri var. Mesela bazen ben de kaygılanıyorum. Deniz'e bakıp "Seneye nasıl ortaokula başlayacak bu çocuk?" diyorum. "Falanca da böyleydi, sonra birden serpildi" diyen dostlarım var çok şükür. Özetle her çocuk farklı ve özel. Temiz beslensinler, sağlıklı olsunlar, mutlu olsunlar yeter. Boyuna posuna, gelişimine çok takılanlara, azıcık minyon çocuk gördüğünde hemen paniğe kapılıp gıda takviyesi önerenlere ise cevabım net: Yahu arkadaşım, çiftlik tavuğu mu bu çocuklar! Bilmem kaç günde büyümek zorundalar mı! Tek derdimiz bu mu gerçekten!
Biraz haddimizi bilsek mi acaba?
Kızın biri Deniz'e isim takmış okulda. "Yer cücesi" diyormuş! Allah'tan özgüveni yerinde bir çocuk da, takılmıyor böyle saçmalıklara. Hatta "Ben cüce değilim, onlar hormonlu" şeklinde bir savunma bile geliştirmiş kendi içinde. Çocuk dediğin acımasız olur, dan dan söyler neticede. Belki de bu konularda ebeveynler yeterince hassas olmadığı içindir, kim bilir? Mesela ben çocuğuma kimsenin yaradılıştan gelen özellikleri ile dalga geçmemesi, alay konusu yapmaması gerektiğini çok küçük yaşta öğrettim. Keşke o kıza da öğretselerdi! Anne olarak canım sıkkın haliyle. İnsanların kılık kıyafet seçimine, fiziksel özelliklerine ileri geri laf edenlere, yerli yersiz eleştirip yargı dağıtanlara, 'şaka' adı altında alay edenlere tam da şöyle demek istiyorum: Biraz haddimizi bilsek mi acaba!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.