Piyasa kültürü sağolsun (!), bayramlarımızın en güzel geleneklerinden olan harçlıkların nereye harcanacağı, her yıl önceden (!) belirleniyor.
Değişik yaş grupları ve cinsiyetteki çocukların çekim alanına kapıldığı karakterler, kahramanlar, objeler belli.
Bazıları da, '9 bayramın harçlığını toplasan' alınamayacak kadar pahalı üstelik.
Ne isim vereceğim, ne de marka veya model. Konumuz bu da değil zaten.
Ama geçtim çok pahalı olmasını, güzel bile değil. Vallahi değil!
İlla ki bu olsun diye gözünün dört yerinden yaş akıtan çocuğu, ne kadar süre ile mutlu eder o da tartışılır.
Ama, gel de anlat! Karşındaki çocuk neticede.
Hadi aldın diyelim, daha sen ilk üç taksidi ödeyemeden, günlerce, gecelerce hayali kurulan o oyuncak çoktan yatağın altındaki yerini alacak...
Kaçınılmaz son...
Bazı yetenek sahibi anneler de almışlar ellerine tığ ve yünü, söz konusu figürlerin amigurumi bebeklerini örmüşler. Çocuklarını mutlu etmekle kalmayıp, buradan bir gelir kapısı aralamışlar. Fiyatlar da ulaşılabilir seviyede. Bir alışveriş sitesinde denk geldim de, bazılarını gerçekten çok beğendim. Bazılarına da -ayıp olmayacaksa- çok güldüm. Hani hayvancık figürlü kurabiye yapmak isteriz de, ortaya korku filmi karakterine benzeyen bir şey çıkar. Öyle düşünün. Benzerlik sıfır ama özgüven arşa çıkmış: "İstenen adette örülüp kargolanır" diyor. "Abla bi dur, zaten gülmekten karnıma ağrı girdi yaa..."
Evet, güldük eğlendik ama sonuç değişmiyor: Oyuncaklar çok pahalı.
Çocuklara oyun gerekli, oyuncak gerekli ama oyuncaklar GEREKSİZ pahalı! Biraz da bundan, çoğumuzun çocukluğu; oynayamadığımız oyuncaklar mezarlığı.
OYUN OYNAMAYA TEŞVİK ETMEK GEREK
Çocuk için oyuncak önemli tabii ama hatırlamakta fayda var: Asıl önemli olan da oyun.
Oyuncaksız olur belki ama oyunsuz asla. Çocuğun öğrenmesi, kendini ifade etmesi, yönünü bulması hep oyunla mümkün. Oyun oynarken izleyin mesela. Pür mutluluk, pür neşe.
O anda ne kaygı var, ne bir endişe...
O yüzden bol bol oynamalı çocuk, oynamaya teşvik edilmeli. Elbette tabletle, bilgisayarla değil. Topla, kartla, kağıt kalemle, su ile...
İKİ TARAF İÇİN DE KARLI BİR ALIŞVERİŞ!
Bizim 10 yaş civarı minik ön ergenler büyüdükçe, dilleri de farklılaşıyor. "Mesela "Bug'ını buldum" diyorlar. Ne demek bir şeyin bug'ını bulmak, hatırlayalım: "Bug'ını buldum" diyerek, o çok sevdikleri bilgisayar oyunlarında çoğunlukla tesadüfen buldukları ve işlerini kolaylaştıran yazılım açıklarını kastediyorlar.
Keza, onlar için bizim herhangi bir zaafımız da 'bug'. Buldukları o çatlaktan da kolayca 'hedefe' doğru süzülebiliyorlar.
Pekiii, biz bulabilir miyiz çocuğun 'bug'ını? Yeterince dikkatli bakarsak, evet. Mesela çoğunda işe yarayacak bir 'bug' önerim var: Para! Paraya karşı müthiş bir zaafları var. Diyelim, kitap okumasını istiyoruz, öyle uzun uzun okumanın yararları hakkında nutuk atmaya son. Sayfa başına makul bir fiyat teklif ederek, istediğiniz kadar okumasını sağlayabilirsiniz. Artık kazandığı para ile ister dondurma alsın, isterse oyuncak... E, bu isteklerini siz zaten karşılayacaktınız! Okuduğu sayfalar da, bırakın ebeveyn olarak sizin için 'kısa günün karı' olsun!