Ah o nur topu gibi doğan kaygılarımız!
Bilim 'anksiyete' diyor, bizler 'kaygı'... 'Endişe' diye de biliyoruz kendisini. Ve çocuk sahibi olduğumuz günden itibaren, kaygının bünyedeki varlığı da daha hissedilir hale geliyor. O 'nur topu gibi' doğan çocuklarla beraber, kaygıları da büyütüyoruz bir anlamda.Ya ... olursa, ya .... olmazsa diye uzayıp gidiyor cümlelerimiz.
Bu kaygıları ve bunlara neden olan olumsuz inançları 'lanetli bir miras gibi' aktarıyoruz üstelik çocuklara.
Biz neden korkuyorsak, çocuğumuz da ondan korkuyor. Biz neyin zor hatta imkansız olduğuna inanıyorsak, çocuğa da bu düşünceyi geçiriyoruz.
Yapılan araştırmalara göre anksiyete, günümüzde her 100 kişiden 6'sını etkileyen en yaygın ruhsal rahatsızlıklardan biri. Evham, kaygı bozukluğu, huzursuzluk, uyku sorunları hatta bedensel ağrılara neden olan anksiyete; kişinin gündelik hayatında bile kaygı ve kuruntu içinde olmasına neden oluyor.
İlla ki bir parça hepimizde var bu durum. Ama nereye kadar normal?
Nasıl başa çıkabiliriz? Ve ne zaman bir uzman yardımı almak gerekiyor?
BAŞARININ ANAHTARI
Aslında kaygı hissi, dozunda olması halinde bizi başarıya götüren anahtar.
Örneğin gireceğin sınavla ilgili bir parça kaygı duymak, çalışmak için de motive edici güçtür aynı zamanda.
Hiç kimse elini kolunu sallaya sallaya, hiçbir çaba göstermeden girdiği sınavda 10 tam puan alamaz değil mi?
Ama bu kaygı bir noktadan sonra, çok çalıştığınız sınavda bildiğiniz her şeyi unutmanıza da neden olabiliyor. Yani; azı karar, çoğu zarar.
Klinik Psikolog Emre Gökçeoğlu, "Her an kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorsanız veya zihniniz sürekli tetik halindeyse yalnız değilsiniz. Çağımızın hastalığı, kaygı bozukluğu olarak da bilinen anksiyete ile mücadele etmek mümkün" diyor.
DUYGUNU TANI ONU YEN!
"Anksiyete ile başa çıkmadaki ilk adım anksiyeteyi tanımaktır" diyen Gökçeoğlu şöyle devam ediyor: "Duygularımızı düşüncelerimiz oluşturur.
Dolayısıyla, ilk adım düşünceleri izlemek olmalı. Bir şeyin neden olduğunu, hangi zamanlarda ortaya çıktığını, bunu hangi düşüncelerin izlediğini bilirsek o şeyi tanımlayabilir ve çözümleyebiliriz.
Kendinize bir anksiyete günlüğü tutun ve her düşüncenizi izleyin. Hangi durumlarda anksiyeteniz normal, hangi durumlarda kalbiniz daha hızlı atıyor, kendinize dair her hissi 2 hafta boyunca not alın. Böylece hem hislerinizi hem kendinizi tanıyacaksınız. Kendinizi tanımanın getirdiği farkındalık, anksiyetenizi sonlandıracaktır. Çünkü anksiyete tanımlanmamış duygu ve düşüncelerin bir getirisidir."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.