İnternet oyunları çıktığından beri herkes yakışıklı... Herkes dünya güzeli.. Herkes tüm fiziksel kusurlarıyla oynayabiliyor.
Teknoloji, "Hani zaman zaman sana kızıyorum da; insanlığı mutlu ettiğin için de teşekkür ediyorum." Sayende psikologların yükü azaldı. Artık tüm insanlar sosyal medyada dolaşan fotoğraflarıyla, kusursuz bir şekilde boy gösteriyor.
Kendileriyle hiçbir benzer tarafları yok. Yükleyin fotoshop harikasını...
5 dakikada ahu olun. Yer gök inlesin canlarım benim. Tuhaflıklar zinciri. Eskiden televizyonda sanatçıları çoraplı kameralar çekermiş.
Şimdilerde gerek yok... Yeterki bu insanlar kaza ile birbirleriyle bir yerlerde karşılaşmasınlar.
Face'de kuzu sarması, canım, balım... Dışarıda ...
Aaaaaa!? Pardon kimsiniz tanıyamadım...
Alın size ilginç bir olay. Hem de en yakın arkadaşlarımdan biri yaşadı. Belki klasik bir hikaye. Fakat anlattıklarıma "cuk" oturuyor. Arkadaşım sosyal medyada biriyle tanışıyor. Karşılıklı hasbihallık derken buluşmaya karar veriyorlar. Bu arada; adamı anlata anlata bitiremiyor. "Şöyle yakışıklı, şöyle havalı" diye... Eee bu kadar tasvirden sonra ben bile merak etmiştim... Neyse buluşma günü geldi çattı. Bilirsiniz; kadınların ön hazırlıklarını. Kuaför, kıyafet... Heyecan üstüne heyecan... Bu arada içim içimi yiyor sonuç ne olacak diye. Ben bu tür hikayelerden pek hoşlanmam nedense. Yılların verdiği tecrübe olsa gerek... Bir de işin içine sosyal medya komikliği eklenince... Ertesi gün arkadaşım salya sümük beni arıyor... Adam tam bir fiyasko... Anladığınız gibi medya fotoğraflarının tam tersi. Verip veriştiriyor adama... Ben hızlı bir şekilde kısa bir araştırma yaptım ki... Adamın yaşadığı hayal kırıklığı arkadaşımınkinden daha beter. Zavallı adam herhalde karşısında "Türkan Şoray" falan bekliyordu. Neyse, aramızda kalsın muhabbetine dönmek istemiyorum... Sonuç ortada... Siz anladınız konuyu tabii. Ah sosyal medya sen bize neler ettin... Eski bir tiyatro oyunu geldi aklıma... GÜLER MİSİN AĞLAR MISIN... ZEKİ ALASYA RAHMET İSTEDİ... METİN AKPINAR'IN DA KULAKLARINI ÇINLATALIM...
İYİ Kİ SOSYAL MEDYA VAR... OLMAZ OLSUN
Facebook'ta "ARKADAŞLAR" o da yetmiyor, "ARKADAŞLARIN ARKADAŞLARI" butonu canımı sıkmaya başladı. Özgürlük denen şey var. Madem ki bu sanal dünyadasın. Her şeyin özgür olsun be kardeşim. Veya hiç girme... Geçen gün bir arkadaşıma; filanca arkadaşı bir şeyler yazmış... Kız beni arayıp yana yakıla derdini anlatmaya çalışıyor. "Lütfen duvarına bakar mısın" diye serzenişte bulunuyor. Okey tamam da... Duvar bana kapalı... Nesini göreceğim... 24 saat internette dolaşıyoruz da... Hala birbirimize sırız... Labirent gibi... Canı sıkılan için mükemmel bir park... Oyun içinde oyun.. Arada sahte bağlantılı hesaplar almış başını gidiyor. Benim engelliler listem e- 5 karayolu gibi. Bakıyorum hala başka hesaplarda bana laf yetiştiriyorlar... Hesaplarının ayarlarıyla sürekli oynayanlara ne dersiniz... Arada açıp arada kapatıp, yarı açık yarı kapalı. Müslüman mahallesinde salyongoz satmak veya bizim kız bizden kaçar başını örter misali... Muhteşemsin Facebook... Ne ayrıyız ne gayrı...