Kırmızı Başlıklı Kız

Son günlerde İstanbul sokaklarında dolaşırken bir çocuk tiyatro oyununun afişine takıldım. Oyunun adı "Kırmızı Başlık Kız", beni iki yıl öncesinin içimi acıtan bir anı yolculuğuna çıkarıverdi. Kübra ile tanışmamız 2015 Temmuzuna rastlar. Konumuz aşk, hayat, duygulardı. Sıra çocukluk anılarına geldiği zaman, birden hıçkırmaya başladı:
"Filiz hanım ben hiç çocuk olmadım herkes masal dinlerken hayatın geçekleriyle çok erken tanıştım. 8 yaşındayken komşumuzun oğlu bana tecavüz etti. Bir daha bedenime asla bir erkek eli dokundurmadım ve yıllarca bu sırla yaşamak zorunda kaldım. Herkes ilk gençlik aşkını yaşarken ben gizli gizli ağlardım.
Hele en sevdiğim masalı bir daha dinlemek istemedim." Kübra'nın hikayesinden sonra unuttuğum bu masal adını, sokaklarda bir afişte görünceye kadar hiç hatırlamak istememiştim.
Büyük annesini ziyarete giden küçücük bir kızın karşısında pençelerini içinde saklayan ve ne güzel gözlerin, ellerin, dudakların var diyen bu kurtlar sürüsü artık dağlarda yaşamıyor. İnsan kılığına girmiş ve günümüzde her yerde elini kolunu sallayarak dolaşıp yeni kırmızı başlıklı kızlar aramaya devam ediyorlar.
KAYBEDİLMİŞ GELECEK
Sezen 16 yaşında bir güzel kızdı. Anadolu'nun küçük kentlerinden birinde uzaktan bir akrabasının oğlu İstanbul'da bir üniversite kazanınca, Sezen'in ailesi bu çocuğa sahip çıkıverdi.
Serde geçmişin yaşanmışlıkların bir borç ödeme şekli diye, genci ailenin içine alıverdiler. Sorun ondan sonra başladı.
Bu kuzu oğlan, gün geçtikçe yavaş yavaş "kurt adam" rolüne soyunurken eminim kendi de farkında değildi ve gazete manşetlerinin üçüncü sayfasına yerleşti. Konuyu hemen anladınız tabii.. Evde yaşayan aile fertlerinin olmadığı bir saatte güzel Sezen'i bir köşeye sıkıştırmaya kalkınca da, büyük bir panikle, genç kız ocakta kaynayan tencereyi bu kurt oğlanın başından aşağı boca edivermiş. Zavallı Sezen lise koridorlarından ıslah evi parmaklıklarına transfer oldu.
Derdini anlatıncaya kadar 8 aylık bir zaman geçti ve bizim kuzu postlu kurdumuz, ömrü boyunca taşıyacağı yanık bir yüz ve kaybedilmiş bir gelecek ile dolaşmaya mahkum oldu. Eminim bin pişmandır.
SOSYAL FOBİ
Geçtiğimiz yıllarda akıllardan hala silinmeyen zavallı Münevver'in içler acısı draması aylarca medya ve kamuoyunda konuşulmuş, birçok genç kız sokaklarda korkuyla dolaşmıştı. Ya Özgecan olayı ve daha binlercesi.
Bu tür vakaların istatistik araştırmasına baktığımız zaman olaylar niye bu boyutlara geliyor diye ne kadar düşünsek bir sonuca varamıyoruz. Sosyal fobi oluşturan bu tür durumlarda ne yapmamız gerektiğini hala tam olarak bilemiyoruz. Tecavüz giderek artan bir tehdit oldu ve kadınların en iyi savunması uyanık ve hazırlıklı olmaktır. Her tecavüz olayı önceden sezinlenmez fakat tedbirli davranmak, tehlike sinyallerini fark edilmesine yardım edebilir. Tecavüze uğramaktan kaçınmanın en iyi yolu buna uygun ortam yaratmamaya özen göstermektir. Bunun için; kadınlar, geceleri aydınlık, güvenli bölgelerde yürümeli ve yalnız olmaktan kaçınmalı, takip edildiklerinde derhal kalabalık yerlere gitmeli, yeterince tanımadığı kişilerle kapalı ortamlarda bulunmamalı gerekli güvenlik önlemlerini almalıdır.
EĞİTİM ÖNEMLİ
Peki erkek zümresi neden bu tür davranışlara eğilim gösterir.
Psikolojik bir durum olsa gerek diye; aileden ve çocukluktan gelen ve her toplumda olabilecek bir ruhsal travmaya bağlı ortaya çıkan bir denge bozukluğu diye nitelendirebiliriz. Yoksa hormonların neden olduğu yüksek libidonun yol açabileceği bir davranış şekli değil.
Eğitimin ne kadar önemli olduğunu unutmamak gerekir ve yine de açık bir kapı bırakarak hayatın içinde bu tür olaylarda ruhsal ve biyolojik bedenimizi koruma konusunda son noktayı kendimiz koymalıyız. Allah hepimizi kötü ruhlu insanlardan korusun.