Doğru dürüst düşünmeyi nedense unuttuğumuzu hatırlatan her olayda "tövbe tövbe" dedirten ve dudak uçuklatan hikayelerin, arkasının kesilmeyeceğini düşündüğümden beri bize nelere oluyor kıskacı içindeyim. Biz nerede bozulduk arkadaşlar! Feryadıma sizin de aynı şekilde karşılık vereceğinizi hissediyorum..
Maalesef, göl artık maya tutmuyor ve yazıktır bizim emeklerimize. Son yıllarda; herkes bir yaşam yorgunu. Daha buluğ çağına yeni girmiş ergenlerimize bile hiçbir şey buyuramıyorsunuz. Çoook yorgunlar çoook. Bildiğiniz gibi değil. Yolun başında tabiri caizse havlu atmışlar. Herkes bir şekilde tuhaflaştı. Akıllar artık dışa değil içe sinsice çalışıyor. Kurgulama durumunda yaşadığımız için, fikir kolonisinin dibinden akıl almaz türlü hikayeler çıkıyor.
KOCAMAN HAYALKIRIKLIĞI
Konuyu nereye bağlayacağımı merak ediyorsunuz biliyorum. Eğer konuşmaktan çok dinlemeyi yeğlemişseniz zengin bir bilgi arşiviniz kendiliğinden oluşuveriyor. Karşımdaki genç gelin zırıl zırıl ağlarken ben gülme krizi içinde hiç de şaşırmadığım bir olayı dillendiriyordu. Bu taze gelinimizin evliliği henüz bir yıllık. Eşi çalışkan bir çocuk. Sıkı bir çalışma içinde ve bir an önce ev sahibi olalım şu kiralardan kurtulalım derdinde.
Gelin hanım; düğünde takılan ziynetler işe yarasın, geleceklerini bir nebze rahatlatsın istemiş.
Öyle ya; bizim Türk geleneklerimizde takı, genç çiftin yeni hayatlarını kolaylaştırmak amacı ile uygulanan güzel bir ananevi olayımız. Hala geçerliliğini en işe yarar şekilde sürdürmeye devam ediyor. Allah razı olsun atalarımızdan. Tüm altınlar toparlanmış ve en yakın sağlam ve işini layıkıyla yapan bir sarraf seçilmiş. Sorun asıl bundan sonra başlamış ki; genç gelinin yaşadığı hayal kırıklığının teselli edilmesi mümkün değil.
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi altınların yarısı sahte çıkmış. Üstelik görümce namzedi hanımefendinin pırlanta diye taktığı set, bildiğiniz "swarovski" taşlarıymış. Benim de üzüldüğüm yönü; umduğunu bulamayan bu genç çift hayal kırıklığı ötesinde yaşadıkları güven kaybını ömürlerinin sonuna kadar taşıyacaklar ve inanmanın bedelini ve öfkesini hep içlerinde yaşayacaklar.
Yine bir şirketin yabancı dil bilen elaman arayışına; anadili gibi İngilizce ve Almanca konuştuğunu söyleyerek işe alındıktan sonra genç kızımızın bir maili "Ama benim bildiğim cümlelerle yazılmamış ben bu terimlere yabancıyım" diyerek maili bir üst yetkili olduğu kişiye yönlendirmesine ne dersiniz? İlginç bir hikaye de; bir kıyafet parasına en az on kıyafet giyerek sezonu kapatanlar. Parasını ödeyerek aldığı kıyafeti bir kez giydikten sonra aldığı dükkanın değişik şubelerinde değiştirip mevsim bitinceye kadar turlarını tamamlama cüretkarlığında olup da "ne olmuş yani, alt tarafı bez parçası değiştirsem dünya mı batar" umursamazlığında olanlar.
KAFA TAŞLARIMIZ OYNADI
En son duyduğum olay hepsinden şaşırtıcıydı ki; benim beynim durdu. Kocasından boşanan arkadaşına "Sen artık bu adamı sevmiyorsun bana yönlendirsene nasıl olsa sizin ilişkiniz bitmiş" diyen bir dost isteğine ne demeli.
Eskiden doğu kültüründe duyardık "BERDEL" geleneğini.
Şimdiki durumunu nasıldır hala var mı? Araştırmak lazım.
Yakınlarımda hiç yaşamadığım için, işin duygusal ve mantıksal boyutlarını bilmiyorum ama eminim kendi içinde saygı değer bir matematiği vardır. Teknoloji sayesinde beynimizin tüm dengesi alt üst olmuş durumda. İşin komik yönünü düşünürsek kafa taşlarımız yerinden oynadı da haberimiz mi yok! Büyük sözü dinlediğim her halimden belli oluyor.
Onlardan bir esinti alamazsam yazımı bitiremiyorum.
Ne demiş atalarımız "Acele işe şeytan karışır." HUUUU rahmetli ninelerimiz dedelerimiz şeytan artık beynimizi istila etmiş durumda. Keşke sadece sizin dediğiniz gibi acele işimize karışsa... Ne yapsak nereye kaçsak... ALLAHIM SEN AKLIMIZI KORU YARABBİ...
küpe
Az yalan söylenemez, yalan söyleyen her yalanı söyler.
Victor Hugo