Girişimcilerin, şirket kurarken öncelikli hedefi para kazanmaktır. Bunun yanı sıra istihdam, topluma hizmet, sektörde öncü olmak, markalaşmak, çevreye ve insanlığa katkı sağlayacak çalışmalar yapmak da girişimcilerin isteğidir. Şirketin kuruluş aşamasından satış sonrası hizmetlere kadar profesyonelce yürütülmesi, global değişim ve revizyonlar çerçevesinde kendini yenilemesi, işletmenin devamı için son derece önemlidir.
Ancak girişimciler bu istek ve hedeflerine ulaşabilmek için iş ve işlemlerini yürütürken önemli bir detayı göz ardı etmektedir; denetim...
Bir şirketin yönetim sürecinde gerekli olan en önemli etken denetlemedir. Denetlemeyle iş ve işlemlerin nasıl ve ne şekilde yürütüldüğü anlaşılır. Hangi işin hangi standartta yapıldığı, şirketin mali ve yasal süreçlere uygun olup olmadığı denetimle fark edilir.
Maalesef uygulamada pek çok sektör, günü kurtarmak adına işlerini yürütmeye çalışırken, bazı yasal konuları gözden kaçırmakta, böylece gelecek dönemlerde ağır idari para cezaları ile karşı karşıya kalabilmektedir. Örneğin üretim hedefini tutturmak için işçiyi gece gündüz fazla çalıştırmakta bu kez de İş Kanunu'nun emrettiği fazla çalışma süresini aşmaktadır.
VERİMLİLİK STANDARTLARI
Denetim, şirketlerin bütünsel olarak koordinasyonlu ve etkin çalışması için çok önemlidir. Denetim yapabilmek için denetleyen kişinin o alanda tecrübeli olması ve yasal süreçleri çok iyi bilmesi gerekir. Örneğin; mali denetimde amaç, şirketin finansal tablolarındaki bilgilerin muhasebe ilke ve yasal mevzuata uygun olup olmadığını denetlemektir.
Yani işlemlerin varlığı, dönemi, rakamların doğruluğu, uygun kalem altına kayıt edilip edilmediği, işlemlerin bütününün kaydedilip edilmediği kontrol edilmektedir. Usul denetimlerinde; şirketlerin önceden belirlenen yazılı kural, tamim, yönergeleri ile şirketin mali işlem ve faaliyetlerinin bu çerçevede işleyişinin doğrulu kontrol edilmektedir. Performans denetiminde ise şirket faaliyetlerinin sonuçlarının verimlilik standartları ile karşılaştırılması yapılmaktadır, böylece şirketin hedeflerine ulaşıp ulaşmadığı görülmektedir.
GÜVEN KONTROLE MANİ DEĞİL
Denetim ve şeffaflık, kurum kültürü olması gerektiği gibi her bir çalışanın da bu ilkeyi sindirmesi gerekir. Mesela çalışan bir iş yaparken, denetleneceği bilinciyle işini yaparsa daha başarılı sonuçlar ortaya çıkar. Denetim sürecinin altında; tüm iş ve işleyişlerde kurallı olmayı, yönetmelik ve yasal süreçlere göre hareket etmeyi ve verimli iş çıktıları ortaya koyma bilinci yatıyor. Maalesef ülkemizde pek çok şirkette patron veya yöneticiler denetim kültürünü oluşturmamıştır. Bunun başlıca nedeni güven unsurudur. Güven duygusu denetimin önüne geçmektedir. Halbuki, güven kontrole mani değildir. İnsanın olduğu her yerde hatalar çıkabilmektedir. Personel, en yakınınız bile olsa kontrol edilmelidir. Çünkü istenmeden de olsa yapılan hatalar bazen geri dönüşü olmayan büyük sorunlara yol açabilmektedir. Bu yüzden 'önlemek ödemekten daima ucuzdur' sözüne kulak vermek gerekir.
Denetim sürecine, objektif gözle şirket dışından uzmanların faydası olduğu gibi, şirket kendi iç denetçilerini de yetiştirerek pek çok hatayı önleyebilir. Çalıştığım ve danışmanlık yaptığım şirketlerde iç denetçilik görevi de üstlendiğim için bunun önemini biliyorum.
Yaptığım çapraz kontrollerle saklı kalmış hataları ortaya çıkarıp şirketleri büyük maddi kayıplardan kurtardım . Ayrıca tüm denetçiler iş süreçlerde iyileştirme raporları ile yeni hataların oluşmasını önlerken, tespit ve önerilerle şirketlere gelişim imkanı da sağlar. Ayrıca habersiz dış denetimler için dalga kıran etkisi de oluşur. Şirketlerin etkin, verimli ve profesyonel standartlarda çalışmasına katkı sağlayan denetim kültürü yaygınlaştırılmalıdır. Yöneticiler, yönetimin temel unsuru olan denetim faktörünü atlamamalı ancak bunu yaparken tehditle değil, iyileştirici & geliştirici faaliyet gücü olduğunu bilerek hareket etmelidir.