Sosyal İkilem
Bu ara popüler belgesellerden biri olan Social Dilemma'yı izledim.
Türkçe adıyla, sosyal ikilem. Sosyal medyanın getirdiklerini ve götürdüklerini kıyaslayan bir belgesel. İkilem de burada. Belgeselde konuşanlar, çok iyi bildiğimiz facebook, instagram gibi uygulamaları yaratıp daha sonra da iç huzursuzluğuyla bu şirketlerden ayrılan bazı yaratıcı isimler. Belgeselde onların iç hesaplaşmalarını dinliyorsunuz. Evet, yarattıkları yeni dünya çok daha bilgi ve eğlence dolu. Ama... aması var. Başta 'ne var ki bunda, ne güzel' dedikleri hemen her şeyin bir yan etkisi, bir karanlık yüzü olduğunu fark ediyorlar.
Sosyal medya, yaratıcısına bile ihanet eden bir tür Frankenstein'a dönüşüyor.
Şimdi gelin birlikte sosyal medyanın dezavantajlarını sayalım:
1. Kişisel verilerimizi şirketlerle paylaşması.
Ne de olsa satın aldığınız ürüne para ödemiyorsanız -unutmayın ki- ürün sizsiniz.
2. İnsanları her şeyi ekran başında yapmaya iterek tembelleştirmesi. Bel ve boyun sıkıntıları yaratması.
3. Sosyalleşiyormuş gibi görünürken asosyal hale getirmesi. Çevremizdeki çok ama yok, yani boş, ve sanal bir arkadaş kitlesi oluşturması. Yakın arkadaşlara yapacağımız gerçek ziyaret ve sürprizlerin sayısını azaltması.
4. Efekt ve filtreleriyle herkesi olduğundan başka ve daha güzel göstermesi.
Gençlerde yapay bir kusursuzluk takıntısı yaratması. Bunun sonucunda erken çağda estetik uygulamalarına girişen ve kim olduğuyla mutsuz bir toplum üretmesi.
5. İçerikleriyle bizi sürekli bir eğlence aleminde tuttuğu için tatminsiz ve doyumsuz bir topluma dönüştürmesi.
Dikkat süremizin hatırı sayılır derecede azalması.
6. 'Beğeni çılgınlığıyla' herkesin adeta ünlü olduğu bu çağda, beğeni için gençlerin kendilerini neredeyse tamamen tüketmesi. Yani doyumsuz, bağımlı toplum.
7. Bilgiye çok hızlı ulaşabildiğimiz için bilginin gerçek değerini azaltması. Bu anlamda usta çırak ilişkisini öldürmesi.
Uzmanlığı azaltırken blöf bilgi sahibi çakma uzman sayısında enflasyon yaratması.
8. Bilgi çağından dezenformasyon çağına geçiş. Gerçek bir bilgiye ulaşmak için, gerçek prensi arayan prenses gibi yüzlerce kurbağa öpmek zorunda kalmak.
9. Bize reklam göstermek isteyen algoritma sayesinde bizim zevkimize benzer içeriklere boğulmak. Bu yüzden farkında olmadan kendimizi çoğaltmak, bir anlamda yobazlaşmak.
10. Sosyal medyanın yazılımı sayesinde bizi ailemiz kadar iyi tanıyan gizli servislerce örgütlenmiş topu hareket ve isyanlar...
Ne dersiniz? Sosyal medyaya eskisi kadar masum bir eğlence olarak bakabiliyor muyuz artık?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.