Son iki yıldır hayatla ilgili kısa videolar paylaştığım instagram sayfamda hatırı sayılır bir takipçi kitlemiz var. Bazen soruyorlar: 'Psikolog değilsin ama bizi, insanı nasıl bu kadar yakından tanıyorsun? Nasıl bu kadar iç sesimiz olabiliyorsun?' Teşekkür ederim ama marifet tamamen bende değil. 'İçimizi mi okuyorsun?' diyen onlarca mesaj alıyorum her gün.
İlla ki her anlattığım birilerinin derdine denk geliyor tabii... İnsan isen, dertlerin üç aşağı beş yukarı aynı çünkü... Peki, nasıl oluyor da bazılarımızın göremediği sebep ve sonuçları görüyorum?
Bu görüşü nasıl geliştirdim? Anlatayım.
Hayatım boyunca 'kaç?' sorusunun peşinde olmadım. Bu soruyu soran yaşıtlarım iş adamı oldu. 'Kim' sorusunun peşine düşenler polis falan oldular, adalet istediler. 'Nasıl"ın cevabını arayanlar mekanizmaların içini merak ediyorlardı mühendis oldular. Ben hep 'neden' sorusunun yanıtını merak ettim. İnsan davranışlarının nedeni dışında hiçbir şey ilgimi çekmedi. Hep o yönden beslendim. Onunla ilgili araştırdım, okudum.
Hassas bir çocukluk dönemi geçiren ve dünyayı anlamlandırmaya çalışanlar hep neden diye sorarlar ve onlardan ya filozof ya yazar ya da psikolog çıkar. O da eğer önce kendilerini iyileştirebilirlerse...
Hoş, bazıları da ancak başkalarına iyi geldiklerinde kendileri de şifa bulurlar. Benim gibi...
IŞIK YARADAN SIZAR
İnsan evinde nerede oturur? Nerede mutluysa orada değil mi? Neden Bahçeli ya da deniz manzaralı bir evin varsa içeride oturursun, değil mi? Normal bir insan dışa dönüktür, bahçede oturmayı yeğler. Bir de evin karanlık bodrumu vardır. İnsan bahçe dururken, karanlık ve rutubetli bodruma iner mi?
İnmez. Ne zaman İner? Bir şey lazım olduğunda iner. Bir şeyi kaybettiğinde , bir şeyi aradığında iner ancak . Evin bodrumuna , yani kendi derinliklerine , karanlıklarına inmeye cesaret edenler sahip oldukları bir şeyi kaybetmişlerdir.
Kendilerinde bir şey aradıkları için zaman zaman dalgın ve hüzünlü görünürler. Bodruma inmiş, kendini aramış insanların ortak özelliğidir bu.
Eğer o karanlık bodrumda yeteri kadar kalmışsanız kendi derinlerinizi ve karanlıklarınızı tanımış ve onlarla uzlaşmışsınızdır.
Gözleriniz karanlığa alışmıştır ve artık nedenleri başkalarından daha iyi görüyor olabilirsiniz. Kendi karanlığında korkmadan yeteri kadar kalabilenler, ancak onlar başkaları için birer fenere dönüşürler. Yoğun karanlığın tek ödülü de keskin gözlerdir. Ancak geçmiş yaraları olanlar daha iyi hastabakıcı olabilirler.
Ne de olsa ışık yaradan sızar.