İki müfrite de hayır!
***
Sayın Cumhurbaşkanı ve başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümet, son derece vakur ve son derece dürüst bir biçimde bu süreci yönetmişlerdir. Durdukları ve dayandıkları yegane yer anayasa ve yasalardır. Zaten böyle olduğu için de hiç kimse, başta askerler, onlara "şurada yanlış yaptınız" diyemiyor. En fazla denilen "eski alışkanlıklar varken bunları değiştirmek niye?" deniliyor. Hükümette o eski alışkanlıkların yasal olmadığını hatırlatıyor. Ne Cumhurbaşkanı Gül'ün ne de Başbakan Erdoğan'ın yüzlerinde olan bitenden dolayı bir zafer mutluluğu görmedim ben. Devlet adamı ciddiyeti ile yasaların kendilerine verdiği görevi yaptılar. Ya kendilerine muhafazakar, sağcı, liberal diyen başkaları? İşte onları tam bir ifrat içerisinde görüyorum. Kimileri bir zafer sarhoşluğu yaşıyor. Tamamen rövanşist bir duygu bu. Ve bu duygu kötü bir duygu. İçlerindeki asker düşmanlığını kusan bu beylere hatırlatalım ki, içinden ne kadar yanlış yapan çıkarsa çıksın, Türk ordusu bizim ruhumuz, canımız, kanımız, peygamber ocağımızdır, onlara düşmanlık yapanlar ise, sıfatları ne olursa olsun bir hiç!
***
Bir başka müfrit tip de medyadan uç veriyor. Bunlar da alemi ahmak, kör ve sersem sanmaya devam ediyorlar. İçlerinde bu vatana dair tek bir hasbi duygu yok. Büyük gazetelerdeki köşelerinde durmadan şehit, bayrak, vatan istismarı yapar dururlar. Kendi milletine "bidon kafa" diyecek kadar ruhsuzdurlar. Oysa kendi omuzları üzerinde kocaman bir hipopotam kellesi taşırlar ve gerçekte bu ülkenin ne kadar değeri varsa ona düşmandırlar. Askeri sevmezler, onların sevdikleri ve yarım asırdır dayanışma içinde oldukları aynı mezhepten darbecilerdir. Çünkü birlikte iş tutarlar. İşte son günlerde yaşanan gelişmeleri zehir saçan kalemleriyle nasıl da tersyüz ediyorlar, görün. Biri güya karpuz esprisiyle içindeki ordu düşmanlığını kusuyor, diğeri ise karpuzla açıkça darbe kışkırtıcılığı yapıyor. Bir karpuzun eşit kesilmiş dilimleri gibiler. İkisi de aynı, birbirinden hiç farkları yok.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.