Akdeniz krizi
***
O günlerde KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la randevum vardı. Ona bu dosyadan bahsettim. Bu olayı doğruladı. Hatta birçok uluslararası şirketin kendilerine petrol aramak için ortaklık teklifi yaptıklarını ama Türkiye'nin bu konuda herhangi bir girişimde bulunmalarını istemediğini belirtti. Anlattığım bu hikayenin tarihi 2003 yılının Eylül ayıydı. O arada arkadaşım olan Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş'a bu dosyayı verdim ve seçimin flaş açıklaması olarak bu dosyanın içeriğini açıklamasını önerdim. Serdar Denktaş önce kabul etmedi, sonra bizim ısrarlarımızla dosyayı açıkladı. Çünkü ben bu dosyadaki bilgilere inanmıştım. Belgelerin hiçbiri sahte değildi. Ve Avrupa Birliği genişlemeden sorumlu komiseri Verhogen eliyle Kuzey Kıbrıs'taki seçimlere doğrudan müdahale ediyor ve Mehmet Ali Talat'ın partisinin seçimi kazanması için her türlü desteği veriyordu. Ve yaşananları biliyoruz. Rumlar Annan planına "hayır" dedikleri halde bir katakulli ile AB'ye üye yapıldılar. Bizde hep merak ettik durduk, bu Avrupalılar Avrupa'yla öyle pek de ilgisi olmayan, sorunlu, bölünmüş bir Doğu Akdeniz adasını AB'ye alma konusunda neden bu kadar gayretkeş davrandılar? diye.
***
Bugün itibariyle bu merak giderilmiştir, şapka düşmüş kel görünmüştür. Evet, yıllar önce bana verilen dosyadaki bütün bilgiler doğru çıktı. Şimdi Rumlar, Akdeniz'e platform kurdular ve petrol çıkarmaya hazırlanıyorlar. Peki, Türkiye ne yapacak? İki şey yapabilir, ya askeri tedbirlerle Rumlara engel olur ya da aynı şekilde, tanıdığı bir devlet olan KKTC ile bir kıta sahanlığı anlaşması imzalayarak petrol aramaya başlar. Sanırım Türkiye ikinci seçenek üzerinde duruyor.
Tarih her gün yeni sürprizlerle ilerliyor. Bugün Kıbrıs adası daha önceki sorunlardan farklı olarak önümüze yepyeni bir dış politika zemini daha koyuyor. Bakalım bu karşılıklı restleşmeler bizi hangi seçenekleri kullanmaya mecbur bırakacak?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.