• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Türkiye'nin reytingini düşürenler

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 16 Aralık 2011, 19:06
Düşünüyorum, Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk, 10. Yıl Nutku'nda bu millete "Muasır medeniyete erişme, hatta onun üzerine çıkma" hedefi koyarken, milliyetçi bir romantizm mi yapıyordu? Bu soruya mantıklı ve bilimsel bir cevap vermek mümkün. Hayır! Atatürk'ün o gün toplumun önüne koyduğu hedef ve vizyon çok gerçekçiydi. Çünkü 1933'lerin dünyası iki ana yönelişin içindeydi. Birincisi, 1. Dünya Harbi'nden çıkmış devletlerin bir kısmı faşizme doğru ilerlerken diğer bir kısmı ise demokrasi yönünde gelişmekteydi. Ancak her iki yönelişin de ortak bir noktası vardı: Çok hızlı bir biçimde savaşın yaralarını sarıyorlar, çok hızlı bir biçimde sanayileşiyorlar ve refah üretiyorlardı. Atatürk'ün gördüğü buydu. Esasen oluşturduğu Batı yanlısı dış politika ekseninin de, içerde bugün tartışma konusu olan bazı katı, hoyrat uygulamaların da sebebi 1933'lerin bu dünya tablosuydu. Atatürk, Türkiye'nin bu tablonun içinde yer almasını arzu ediyordu. "Emsal ülkeler bunu başarıyorsa biz de başarabiliriz" şeklinde bir zihinsel kabulü 10. Yıl Nutku'nda halkla paylaştığını sanıyorum.
***
Eğer yukarıda belirttiğim tez doğruysa hemen arkasından bir soru daha sormak lazım: Peki, o günden bu yana, onlarca yıl geçtiği halde biz neden refah toplumu olma hedefine yeterince ulaşamadık? Sanırım bu sorunun cevabını da yine 1933'lerde aramak lazım. Cumhuriyeti kuranlar sağlam bir devlet kurdular ama iki şeye dikkat etmediler. Birincisi, hep halkı düşündükleri halde halkı akılcı bir kalkınma sürecinin içine dahil etmediler. İkincisi, belki de manevra kabiliyetinin olmamasından dolayı, fırsatçı, vurguncu, imtiyazlı, köylü kurnazı bir girişimci sınıf üzerinden bir ekonomik yapı oluşturmaya çalıştılar. Bu yapının girişimcilerinin zihniyetini anlamak için şahane bir olay anlatır Vehbi Koç. Kendisine verilen bir ihaleyi tamamlamak için gerekli olan kiremitleri o günün Ankara'sında bulunan evlerin çatılarından toplamış. Nitekim yerli sanayi adı altında dünyayla entegre olmamızı yarım asır geciktiren zihniyet aynı zihniyet olmuştur. Atatürk'ün 10. Yıl Nutku'ndaki vizyona ne kadar hayranlık besliyorsam, çete zihniyetlerinin köklerinin ta o zamanlara dayanmasına da o ölçüde üzülüyorum. Darbecilik, ekonomik yağmacılık, devlet hazinesine musallat olmak da o zamanlardan kalan anlayışlardır. Kimse unutmasın, bu ülkede darbeler sadece iktidar devirmek için yapılmadı, darbeler asıl bu çeteleşmiş düzeni sürdürmek için yapıldı.
***
Bugünkü yazıma böyle bir tarihsel arka plan koymamın nedeni yapılan son reyting operasyonu. Düşünün, evlere birer cihaz dağıtılıyor ve insanların tercih ettikleri kanallar veya diziler o cihazlar marifetiyle ölçülüyor. Bu niye önemli? Çünkü 3 milyar dolara yakın bir reklam pastası bu cihazlardan gelen sonuçlara göre dağıtılıyor. Kamyonla para kazanan bazı yapımcılar bunu yeterli görmeyip ne yapıyorlarmış dersiniz? O cihazların bulunduğu evlerin adresini ele geçirip, o insanlara hediyeler gönderiyorlarmış. 3 milyardan daha çok pay kapmak için. 1933'de bu devletin kurucusunun ortaya koyduğu ufka ihanet eden üçkağıtçı zihniyetin devamı olan bir çete bunu yapan. İnsanların emeklerini gasp eden, milletin ahlakını bozan vurguncu bir anlayış. Bugün bu çetelerle mücadelede çok mesafeler almamıza rağmen hala pıtrak gibi bir yerden çıkıyorlar.
İçimde "çoğu gitti azı kaldı" şeklinde bir duygu var ama yine de belli olmaz tabii.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.