• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

27 Nisan hukukun pençesinde

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Şubat 2012, 18:36
Önce hafızalarımızı tazeleyelim: 27 Nisan aslında neydi? Bu sorunun cevabı hiç de karmaşık degil. 27 Nisan, vesayet kurumlarının yürüttükleri sistemin Çankaya ayağını demokrasiye kaptırmamak için telaşlı ve hazırlıksız bir biçimde anayasal sisteme müdahale etmesidir. Bu müdahale yine askerler eliyle yapıldı. Bazı yargı kurumlarından destek aldı. Merkez medya ise 27 Nisan'ı kısmen destekledi. Aslında 27 Nisan bugün için dahi karanlıklarla dolu bir olaydır. 27 Nisan'ı daha sonraki süreçlerle birlikte analiz etmezsek ne olduğunu tam anlayamayiz. Mesela 27 Nisan'ın görünen hedefi Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı seçtirmemekti. Peki hedef bununla sınırlı mıydı? Hayır, bu olayın ardından hemen AK Parti'ye kapatma davasi geldiğini ve daha sonra "AK Parti'yi bitirme planları" hazırlandığını hatırlarsak 27 Nisan'nın tasarlanmış bir girişim olduğunu görürüz. Açıkça hükümet etme gücünün AK Parti'nin elinden alınmak amaçlanmış ve bu arada vesayet kurumlarının başında gelen Cumhurbaşkanlığı makamına kontrol edemeyecekleri birinin gelmesi engellenmek istenmiştir.
***
27 Nisan aynı zamanda bir büyük tarihi mahkemedir. Bu zaman diliminde tarih ve millet önünde kötü sınav verenler tarihin ambarına gönderilmişlerdir. 367 gibi bir hukuk yolsuzluğunu icad eden eski savcı Sabih Kanadoğlu bugün hiç iyi duygularla anılmıyor.
"Anayasa Mahkemesi 367'yi kabul etmezse Türkiye'de vahim şeyler olur" diyen Deniz Baykal şimdi nerede?
27 Nisan sabahı Türkiye muhtıra ayıbının şokunu yaşarken televizyonlara çıkıp "Bu AK Parti'ye az bile" diye bas bas bağıran Onur Öymen bugün itibarlı bir politikacı olarak anılarda yaşıyor mu acaba?
Ya merkez sağın o anlı şanlı liderleri nerede? İsimleri ve tarihleri demokrasiyle özdeşleşmiş partilerini 27 Nisan'da darbecilerin payandası haline getiren o liderlerin bugün siyasette esamesi kaldı mı?
Millet hepsinin hesabını gördü geçti. Bugün o mahut 27 Nisan'ın hesabını vermemiş bir kişi kalmıştı geriye: "O bildiriyi ben yazdım" diyen "iyi çocuklardan" Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt. Şimdi Cumhuriyet'in savcıları ona soracak: "O bildiriyi niye yazdın?"
***
"27 Nisan aynı zamanda tarihi bir mahkemedir" demiştim. Bu mahkemeden yüz akıyla ve onurla çıkanlar da var tabii. İşte o gün, 27 Nisan'a "hayır" diyen, şapkasını alıp gitmeyen Recep Tayyip Erdoğan bugün dünyanın en güçlü ve en itibarlı başbakanlarından biri olarak görevinin başında.
"Asla Cumhurbaşkanı olamaz" denilen Abdullah Gül başarılı bir Cumhurbaşkanı olarak tarihteki mümtaz yerini şimdiden almış durumda. 27 Nisan muhtırasını buruşturup yazanların suratına fırlatan ve onlara bir demokrasi manifestosu ile cevap veren Cemil Çiçek bugün TBMM'nin Başkanı'dır.
Ve yok edilmek istenen AK Parti on yıldır iktidardır.
Bu tablo tarihin ve meşruiyetin dili ve hükmüdür.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.