27 Nisan hukukun pençesinde
***
27 Nisan aynı zamanda bir büyük tarihi mahkemedir. Bu zaman diliminde tarih ve millet önünde kötü sınav verenler tarihin ambarına gönderilmişlerdir. 367 gibi bir hukuk yolsuzluğunu icad eden eski savcı Sabih Kanadoğlu bugün hiç iyi duygularla anılmıyor.
"Anayasa Mahkemesi 367'yi kabul etmezse Türkiye'de vahim şeyler olur" diyen Deniz Baykal şimdi nerede?
27 Nisan sabahı Türkiye muhtıra ayıbının şokunu yaşarken televizyonlara çıkıp "Bu AK Parti'ye az bile" diye bas bas bağıran Onur Öymen bugün itibarlı bir politikacı olarak anılarda yaşıyor mu acaba?
Ya merkez sağın o anlı şanlı liderleri nerede? İsimleri ve tarihleri demokrasiyle özdeşleşmiş partilerini 27 Nisan'da darbecilerin payandası haline getiren o liderlerin bugün siyasette esamesi kaldı mı?
Millet hepsinin hesabını gördü geçti. Bugün o mahut 27 Nisan'ın hesabını vermemiş bir kişi kalmıştı geriye: "O bildiriyi ben yazdım" diyen "iyi çocuklardan" Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt. Şimdi Cumhuriyet'in savcıları ona soracak: "O bildiriyi niye yazdın?"
***
"27 Nisan aynı zamanda tarihi bir mahkemedir" demiştim. Bu mahkemeden yüz akıyla ve onurla çıkanlar da var tabii. İşte o gün, 27 Nisan'a "hayır" diyen, şapkasını alıp gitmeyen Recep Tayyip Erdoğan bugün dünyanın en güçlü ve en itibarlı başbakanlarından biri olarak görevinin başında.
"Asla Cumhurbaşkanı olamaz" denilen Abdullah Gül başarılı bir Cumhurbaşkanı olarak tarihteki mümtaz yerini şimdiden almış durumda. 27 Nisan muhtırasını buruşturup yazanların suratına fırlatan ve onlara bir demokrasi manifestosu ile cevap veren Cemil Çiçek bugün TBMM'nin Başkanı'dır.
Ve yok edilmek istenen AK Parti on yıldır iktidardır.
Bu tablo tarihin ve meşruiyetin dili ve hükmüdür.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.