12 Şehit ve Afganistan
Afganistan'dan gelen haber yürek dağlayıcı.
12 askerimiz şehit oldu. İlk gelen haberlere göre bu bir helikopter kazası.
Gerçi Başbakan Erdoğan'ın "kaza nedeni henüz belli değil" demesi akla başka ihtimalleri de getiriyor ama şimdilik bilinen bunun bir helikopter kazası olduğu.
Bu sarsıcı haberden sonra bilen bilmeyen Afganistan hakkında konuşmaya başladı hemen. Bazıları "bizim Afganistan'da ne işimiz var?" türünden laflar ediyorlar. Cehaleti susturmak mümkün değil ki, kendisini göstereceği bir gerekçeyi mutlaka buluyor.
Afganistan üzerine söylenecek çok laf var, ancak bunu daha sonraki günlere bırakalım ve Türkiye neden Afganistan'da bunu anlatalım:
Elbette Türkiye Afganistan'da kalmaya devam etmelidir. Çünkü Afganistan küresel büyük oyunun en kilit cografyasıdır. ABD, Çin, Hindistan ve Rusya arasındaki güç mücadelesinin sonucunu belirleyecek ölçüde önemli bir ülkedir Afganistan. Bunu anlamak icin biraz tarih, biraz jeopolitik bilmek gerekiyor.
Bilmeyenlere duyurulur, ABD orada binlerce askerini kaybetti. Şu anda dünyadaki en büyük ABD büyükelçiliği Afganistan'da inşa edildi ki bu sebepsiz değildir.
Türkiye icin önemine gelince.
İddialı bir cümle yazacağım şimdi. İstanbulu korumak istiyorsan Bosna'yı kontrolde tutacaksın; Türkiye'nin küresel güvenliğini garantiye almak istiyorsanız Afganistan'ı kontrol edeceksiniz.
Bunu bizim cuhela yazarlarımız bilmez ama Mustafa Kemal Atatürk biliyordu. Bildiği için de daha cumhuriyet kurulmadan önce Afganistan'a heyet gönderme gereğini duymuştur. Enver Paşa niye oralarda şehit oldu sanıyorsunuz?
O nedenle Afganistan'da bulunuşumuz boşuna değildir ve orada olmaya, ülkemizin çıkarları için gerekirse ölmeye devam edeceğiz.
Bu sözleri şehitlerimizin acısını duyan biri olarak, Afganistan'a en az yirmi kere gidip gelen biri olarak söylüyorum.
NUMAN KURTULMUŞ'U ANLAMAK
Numan Kurtulmuş Saadet Partisi'nin başına geçince siyasete bir hareketlilik gelmişti. Nitekim Numan Hocanın başında olduğu Saadet 2009 mahalli seçimlerinde yüzde 6'ya yakın bir oy almayı başarmıştı. Herkes biliyordu ki ilk seçimde Saadet barajı aşacak ve Türk siyasetinin temel bir partisi olduğunu gösterecekti.
Ancak hiç kimsenin beklemediği müthiş gelişmeler yaşandı Saadet'te. Numan Kurtulmuş'a Erbakan'ın çocuklarını yönetime alması icin ağır baskılar yapıldı. O da bu baskıları kabul etmedi. Sonuçta Numan Kurtulmuş'a fiziki saldırılar da dahil her türlü taciz yapıldı. Numan Hoca tasını tarağını topladı ve Saadet'ten ayrıldı ve kendi partisini kurdu.
O vakit Numan Hocayı desteklediğimiz icin Saadet teşkilatları bize çok kızdılar. Bunların başında da Saadet'in İzmir teşkilatı vardı.
Simdi onlara dönüp sormak gerekmez mi, "şimdi anladınız mı Numan Kurtulmuş niye ayrılmış Saadet Partisi'nden?" diye.
Aslında hepimiz biliyorduk, Numan Kurtulmuş yönetime adam alıp almama yüzünden koparmadı bağlarını. Gördüğü ve bildiği şey o yapıdaki tefessüh etmiş hal ve hareketlerdi.
Erbakan ailesi arasındaki şu arsız mal kavgasını gördükten sonra Numan Kurtulmuş gözümde bin kat daha büyüdü doğrusu.
Vah milli görüş vah!
ŞU 28 ŞUBAT İMZALARI
Ertuğrul Özkök'ü anlıyorum ben. "Suçluların telaşı" içinde korkuyor. 28 Şubat soruşturmasının sanıklarından biri olmaktan korkuyor. Olur mu olmaz mı bilmem, ancak kendisi için bir savunma hattı oluşturmak için çok caba sarfettiği açık. O savunma hattında kuvvetli bir argüman olarak düşündüğü ve ikide bir de söylediği şey "28 Şubat kararlarını o günkü hükumet imzaladı" sözü. Yani diyor ki "üzerime niye geliyorsunuz, 28 Şubat'ın altında Erbakan'ın ıslak imzası var, o gün öyle davranmak zorundaydık, beni niye anlamıyorsunuz?".
Bu argüman mantıklı görünüyor ama Ertuğrul Özkök'ü kurtarmaya yetmez, çünkü Erbakan'ın ıslak imzasını attığı o belgedeki talimatların, yaptırımların, adına ne derseniz deyin, işte onların bir tanesinin bile gereği o imza sahipleri tarafından yerine getirilmedi. Getirilmediği için de o hükümet gitti ve Ertuğrul Özkökler'in hükümeti, yani "majestelerinin hükümeti" geldi. O kağıtta yazan talimatları da birlikte yerine getirdiler.
Sahtekarlık, yalan ve aldatma buraya kadar beyler!
Bu saatten sonra çırpındıkça batarsınız.
12 askerimiz şehit oldu. İlk gelen haberlere göre bu bir helikopter kazası.
Gerçi Başbakan Erdoğan'ın "kaza nedeni henüz belli değil" demesi akla başka ihtimalleri de getiriyor ama şimdilik bilinen bunun bir helikopter kazası olduğu.
Bu sarsıcı haberden sonra bilen bilmeyen Afganistan hakkında konuşmaya başladı hemen. Bazıları "bizim Afganistan'da ne işimiz var?" türünden laflar ediyorlar. Cehaleti susturmak mümkün değil ki, kendisini göstereceği bir gerekçeyi mutlaka buluyor.
Afganistan üzerine söylenecek çok laf var, ancak bunu daha sonraki günlere bırakalım ve Türkiye neden Afganistan'da bunu anlatalım:
Elbette Türkiye Afganistan'da kalmaya devam etmelidir. Çünkü Afganistan küresel büyük oyunun en kilit cografyasıdır. ABD, Çin, Hindistan ve Rusya arasındaki güç mücadelesinin sonucunu belirleyecek ölçüde önemli bir ülkedir Afganistan. Bunu anlamak icin biraz tarih, biraz jeopolitik bilmek gerekiyor.
Bilmeyenlere duyurulur, ABD orada binlerce askerini kaybetti. Şu anda dünyadaki en büyük ABD büyükelçiliği Afganistan'da inşa edildi ki bu sebepsiz değildir.
Türkiye icin önemine gelince.
İddialı bir cümle yazacağım şimdi. İstanbulu korumak istiyorsan Bosna'yı kontrolde tutacaksın; Türkiye'nin küresel güvenliğini garantiye almak istiyorsanız Afganistan'ı kontrol edeceksiniz.
Bunu bizim cuhela yazarlarımız bilmez ama Mustafa Kemal Atatürk biliyordu. Bildiği için de daha cumhuriyet kurulmadan önce Afganistan'a heyet gönderme gereğini duymuştur. Enver Paşa niye oralarda şehit oldu sanıyorsunuz?
O nedenle Afganistan'da bulunuşumuz boşuna değildir ve orada olmaya, ülkemizin çıkarları için gerekirse ölmeye devam edeceğiz.
Bu sözleri şehitlerimizin acısını duyan biri olarak, Afganistan'a en az yirmi kere gidip gelen biri olarak söylüyorum.
NUMAN KURTULMUŞ'U ANLAMAK
Numan Kurtulmuş Saadet Partisi'nin başına geçince siyasete bir hareketlilik gelmişti. Nitekim Numan Hocanın başında olduğu Saadet 2009 mahalli seçimlerinde yüzde 6'ya yakın bir oy almayı başarmıştı. Herkes biliyordu ki ilk seçimde Saadet barajı aşacak ve Türk siyasetinin temel bir partisi olduğunu gösterecekti.
Ancak hiç kimsenin beklemediği müthiş gelişmeler yaşandı Saadet'te. Numan Kurtulmuş'a Erbakan'ın çocuklarını yönetime alması icin ağır baskılar yapıldı. O da bu baskıları kabul etmedi. Sonuçta Numan Kurtulmuş'a fiziki saldırılar da dahil her türlü taciz yapıldı. Numan Hoca tasını tarağını topladı ve Saadet'ten ayrıldı ve kendi partisini kurdu.
O vakit Numan Hocayı desteklediğimiz icin Saadet teşkilatları bize çok kızdılar. Bunların başında da Saadet'in İzmir teşkilatı vardı.
Simdi onlara dönüp sormak gerekmez mi, "şimdi anladınız mı Numan Kurtulmuş niye ayrılmış Saadet Partisi'nden?" diye.
Aslında hepimiz biliyorduk, Numan Kurtulmuş yönetime adam alıp almama yüzünden koparmadı bağlarını. Gördüğü ve bildiği şey o yapıdaki tefessüh etmiş hal ve hareketlerdi.
Erbakan ailesi arasındaki şu arsız mal kavgasını gördükten sonra Numan Kurtulmuş gözümde bin kat daha büyüdü doğrusu.
Vah milli görüş vah!
ŞU 28 ŞUBAT İMZALARI
Ertuğrul Özkök'ü anlıyorum ben. "Suçluların telaşı" içinde korkuyor. 28 Şubat soruşturmasının sanıklarından biri olmaktan korkuyor. Olur mu olmaz mı bilmem, ancak kendisi için bir savunma hattı oluşturmak için çok caba sarfettiği açık. O savunma hattında kuvvetli bir argüman olarak düşündüğü ve ikide bir de söylediği şey "28 Şubat kararlarını o günkü hükumet imzaladı" sözü. Yani diyor ki "üzerime niye geliyorsunuz, 28 Şubat'ın altında Erbakan'ın ıslak imzası var, o gün öyle davranmak zorundaydık, beni niye anlamıyorsunuz?".
Bu argüman mantıklı görünüyor ama Ertuğrul Özkök'ü kurtarmaya yetmez, çünkü Erbakan'ın ıslak imzasını attığı o belgedeki talimatların, yaptırımların, adına ne derseniz deyin, işte onların bir tanesinin bile gereği o imza sahipleri tarafından yerine getirilmedi. Getirilmediği için de o hükümet gitti ve Ertuğrul Özkökler'in hükümeti, yani "majestelerinin hükümeti" geldi. O kağıtta yazan talimatları da birlikte yerine getirdiler.
Sahtekarlık, yalan ve aldatma buraya kadar beyler!
Bu saatten sonra çırpındıkça batarsınız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.