Bir konuşmanın analizi
Konuşma basına kapalıydı.
Zaten devlet adamları kurmay subayların yetiştirildiği böyle bir yerde çok özel konulara girerler ve devletin temel paradikmasına dair mesajlar verirler.
Bu nedenle de genellikle bu özel konuşmalar basınla paylaşılmaz.
Ancak Başbakan Erdoğan'ın yaptığı konuşma, tarihsel öneminden dolayı olacak, basına sızdı.
Çünkü bu konuşmayı yapan siyasetçi, bu konuşmanın içeriği, bu konuşmanın yapıldığı yer ve konuşmanın dinleyicileri bir bütün olarak düşünüldüğü vakit yakın tarihe dair insanın kafasında ilginç, şaşırtıcı hatıralar uyanıyor.
Konuşmayı yapan siyasetçi bu ülkede onlarca yıldır belli bir kesim tarafından, ki bunlara askerler de dahildir, laikliğin düşmanı olarak suçlanan ve bu gerekçeyle müdahalelere maruz kalmış bir siyasetçidir.
Başbakan Erdoğan'dan söz ediyoruz.
Şu anda dünyanın en güçlü devlet adamlarından biridir.
Askerlerin kendi doğal evrenlerine çekilmesini sağlayan Başbakandır ki yarım asırdır kimsenin başaramadığı bir şeydir bu yaptığı.
Ve biliyoruz ki Tayip Erdoğan inanmadığı bir sözü hangi topluluk önünde olursa olsun söyleyen bir insan değildir.
***
Bu tarihi konuşmanın ana hatları şunlar:
İlk önce kurmay subaylara doğrudan bir mesaj veriyor Başbakan.
Bir bakıma kendini dinleyen kurmayları silahlı kuvvetlerle ilgili bir özeleştiri yapmaya da davet ediyor.
O direkt mesaj şu:
"Yakın tarihte, demokraside yaşanan kesintilere bakıldığında, hiçbirinden ülkenin kazançlı çıktığını görmedik. Her kesinti döneminde, ekonomi çok ciddi yaralar aldı, demokrasi sarsıldı, hukuk tartışılır hale geldi ve ülke on yıllarını heba etti."
Öyle sanıyorum ki genç kurmay subaylar Başbakan'ın bu açık tespitini büyük bir idrakle benimsiyorlar.
Bunu nereden anlıyoruz?
Konuşma bittiği vakit tüm kurmaylar Başbakan Erdoğan'ı ayakta alkışlıyorlar.
Hiçbir kurmay, başbakan dahi olsa fazladan bir iltifat sergilemez.
Başbakan'ın bu tespitini benimsemişse eğer, bu demektir ki bu söylenen sözün stratejik bir değeri olduğunu görüyor olmasındandır.
Aynı konuşmanın en dikkate değer cümlesi herhalde şuydu:
"Demokrasiden, hukuktan, laiklikten ve sosyal devlet ilkesinden sapmış bir Türkiye'nin çıkışı olamaz"
Kim söylüyor bu sözü?
Onlarca yıl irticanın adresi, laikliğin düşmanı ilan edilen bir başbakan söylüyor.
Kurmay subaylara bir başbakan olarak laikliğin stratejik değerini anlatıyor.
Merak ediyorum, bu gelişmeler karşısında bizim İzmir'in kadrolu laikçileri ne düşündüler acaba?
***
Yine aynı konuşmada Başbakan'ın Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında söyledikleri büyük bir samimiyetin ifadesidir ve önemlidir.
Başbakan askerlere hem kendi iç dünyasını açmıştır hem de askerimize ölçüsüzce saldıran ahmaklara cevap vermiştir.
İşte o dikkat çekici konuşmanın ilgili satırları:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terör karşısında sergilediği dirayet ve cesaret takdire şayandır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizi en güçlü şekilde desteklemeye, teşvik etmeye, tüm ihtiyaçlarını noksansız olarak karşılamaya devam edeceğiz."
Burada önemli olan husus şudur:
Çok uzun yıllardan sonra ilk defa siyasi otorite ile askerler meşru çizgide ve devlet adabı dairesinde ülkeleri icin mesai harcıyorlar.
Bundan herkes sevinç duymalı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.