Anayasa Mahkemesi kararı ve Gül
Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 7+5 kararı pek kimsenin dikkatini çekmedi.
Medyamızın o müthiş yorumcuları bu kararı sıradan bir mahkeme kararı gibi karşılayınca benim de hevesim kaçtı doğrusu.
Mahallenin delisi de olmak istemem, bu kararın demokratik rejim ve Tayip Erdoğan'ı ilgilendiren yanlarına iki yazıyla temas ettim, daha fazlasına cesaretim yok.
Çünkü kimsenin görmediğini gören ve yazan biri olmak istemiyorum.
Ancak, bu kararla ilgili son değerlendirmemi de yapayım ve konuyu kapatalım.
***
AYM kararının en fazla etkilediği iki insandan birisi şüphesiz Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül.
Bu karar ve kararın Aynasal ve siyasal sonuçları Abdullah Gül'ü Türk siyasetinin ve devlet hayatının en belirleyici iki aktöründen biri olarak kalmasını öngörüyor.
Bütün bir toplum şahittir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kendi kamusal geleceğini garanti altına almaya veya kendisi için siyasi bir zemin oluşturmaya hiçbir şekilde tevessül etmedi.
Bilen biliyor ki o Tayyip Erdoğan'la arasındaki kardeşlik hukukuna sonuna kadar bağlıdır.
Ancak, AYM kararı, bu doğal kardeşlik hukuku bir yana bırakılırsa, Cumhurbaşkanı Gül'ü bir bakıma dokunulmaz, üzerinde tasarruf yapılamaz bir statüye sokuyor.
Türk devlet yönetimini tasarlayan bir irade için Abdullah Gül'ün durumunu dikkate almadan bir adım atmak imkansızdır artık.
***
AYM kararından sonra Abdullah Gül'ün sistem içerisindeki gücünün çok daha fazla arttığını ve artacağını söylüyorum.
Bu durum kavga bekleyenler için çok ilham verici ve iştah kabartıcı.
Tayip Erdoğan'ın sistem üzerindeki tek karar verici olmasından çekinenler için bir denge hali yarattığı iddia edilebilir.
Ya da en iyimser bir yorumla iki lider arasındaki kardeşlik hukukunu yasal bir çerçeveye de sokan bir karar olarak nitelendirebiliriz bunu.
Ama bütün bu farklı değerlendirmeler, karar verici mahkeme üyelerinin öyle bir niyet taşıyıp taşımadığına da bakmaksızın, 7+5 kararının siyaset mahalline yeni bir yargı müdahalesi olduğu gerçeğini değiştirmez.
AYM siyasete müdahale etmiştir, bir başka deyişle, siyaset üzerindeki vesayet mekanizmasının AYM üzerinden hala işlediği bir kere daha görülmüştür.
NOT: Şehitler verdiğimiz kalleş Dağlıca saldırısından sonra PKK, Kürt meselesi gibi konular yepyeni anlamlar kazandı. Sağlıklı bir değerlendirme yapmak için birkaç gün daha beklemekte fayda görüyorum. O nedenle bu gün köşemde bu sıcak konuya yer vermedim. HK
Medyamızın o müthiş yorumcuları bu kararı sıradan bir mahkeme kararı gibi karşılayınca benim de hevesim kaçtı doğrusu.
Mahallenin delisi de olmak istemem, bu kararın demokratik rejim ve Tayip Erdoğan'ı ilgilendiren yanlarına iki yazıyla temas ettim, daha fazlasına cesaretim yok.
Çünkü kimsenin görmediğini gören ve yazan biri olmak istemiyorum.
Ancak, bu kararla ilgili son değerlendirmemi de yapayım ve konuyu kapatalım.
***
AYM kararının en fazla etkilediği iki insandan birisi şüphesiz Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül.
Bu karar ve kararın Aynasal ve siyasal sonuçları Abdullah Gül'ü Türk siyasetinin ve devlet hayatının en belirleyici iki aktöründen biri olarak kalmasını öngörüyor.
Bütün bir toplum şahittir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kendi kamusal geleceğini garanti altına almaya veya kendisi için siyasi bir zemin oluşturmaya hiçbir şekilde tevessül etmedi.
Bilen biliyor ki o Tayyip Erdoğan'la arasındaki kardeşlik hukukuna sonuna kadar bağlıdır.
Ancak, AYM kararı, bu doğal kardeşlik hukuku bir yana bırakılırsa, Cumhurbaşkanı Gül'ü bir bakıma dokunulmaz, üzerinde tasarruf yapılamaz bir statüye sokuyor.
Türk devlet yönetimini tasarlayan bir irade için Abdullah Gül'ün durumunu dikkate almadan bir adım atmak imkansızdır artık.
***
AYM kararından sonra Abdullah Gül'ün sistem içerisindeki gücünün çok daha fazla arttığını ve artacağını söylüyorum.
Bu durum kavga bekleyenler için çok ilham verici ve iştah kabartıcı.
Tayip Erdoğan'ın sistem üzerindeki tek karar verici olmasından çekinenler için bir denge hali yarattığı iddia edilebilir.
Ya da en iyimser bir yorumla iki lider arasındaki kardeşlik hukukunu yasal bir çerçeveye de sokan bir karar olarak nitelendirebiliriz bunu.
Ama bütün bu farklı değerlendirmeler, karar verici mahkeme üyelerinin öyle bir niyet taşıyıp taşımadığına da bakmaksızın, 7+5 kararının siyaset mahalline yeni bir yargı müdahalesi olduğu gerçeğini değiştirmez.
AYM siyasete müdahale etmiştir, bir başka deyişle, siyaset üzerindeki vesayet mekanizmasının AYM üzerinden hala işlediği bir kere daha görülmüştür.
NOT: Şehitler verdiğimiz kalleş Dağlıca saldırısından sonra PKK, Kürt meselesi gibi konular yepyeni anlamlar kazandı. Sağlıklı bir değerlendirme yapmak için birkaç gün daha beklemekte fayda görüyorum. O nedenle bu gün köşemde bu sıcak konuya yer vermedim. HK
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.