Suriye politikasında neredeyiz?
Kendi ülkemize, kendi ülkemizin potansiyellerine, yöneticilerine eleştiri ve muhalefet hakkımızı aşarak büyük haksızlıklar edebiliyoruz.
Mesela şu Suriye meselesini ele alalım:
Ortada kendi halkının üçte ikisine zulmeden, imha etmeye çalışan bir despot yönetim var.
Türkiye bir büyük devlet olarak bu yönetimi sağduyuya çağırıyor.
Daha birkaç gün önce öğrendim: Başbakan Erdoğan bir görüşmesinde Beşar Esad'a şunları söylüyor:
"Demokratik reformları yap, halkını kucakla, ülkeyi rahatlar, sana söz veriyorum, gelip Şam sokaklarında senin kazanman için çalışacağım."
Bu sözlerden yansıyan iyi niyeti anlamadı Suriye'nin başındaki diktatör.
O babasının yolunu tercih etti.
Sonunda Türkiye gelişmelere müdahale etti ve uyarılarını açıkça belirtti.
"Türkiye ne karışıyor?" denebilir.
Tarihsel bağlar bir tarafa, eğer bir bölgesel güçseniz ve uluslararası ilişkilerinizi idealist ve ahlaki temellere oturtmuşsanız müdahale etmek zorundasınız.
Etmezseniz asıl o zaman kendi yürüttüğünüz politika ile ters düşersiniz.
Sonuçta gözü dönmüş Suriye yönetimi bir uçağımızı düşürdü.
Evet, karanlık bir iştir ve arkasında bir yığın oyun var ama saldırılan Türkiye'dir.
***
Türkiye hemen kendi oyun planını oluşturdu.
Ama bu arada bu ülkenin aydınları, yazarları, siyasetçileri kendi ülkelerinin yöneticilerine etmedikleri hakareti bırakmadılar.
"Bu savaş Esad'la Tayyip'in savaşı" diyenler bile oldu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu için aşağılayıcı laflar söylendi.
Türk milletinin potansiyelleri ile geleceği arasında bağ kuran ve Türk devletine ufuk kazandıran "Stratejik Derinlik" kitabı birçoklarınca alaya alındı.
Bu ülkenin Başbakanı'na "Dışardakilerle uğraşmak kolay, asıl zor olan içerdekilerle" sözünü söyleten bir hain damardır bunları yapanlar.
***
Bütün bunlar olurken Türkiye bütün ciddiyetiyle tedbirlerini aldı.
Ahmet Davutoğlu bütün dünyaya açıkladı ki "Suriye Türkiye için bir milli güvenlik meselesidir".
Başbakan "Bedelini ödeyecekler" dedi ve Türkiye'nin eylem planını açıkladı.
Buna göre, Türkiye açıkça şu politikayı otomatiğe bağladı:
Herhangi bir Suriye askeri unsuru, kendi sınırları içinde olsa dahi, Türkiye'ye yaklaşırsa vururuz.
Bunun anlamı şu: Türkiye, Suriye topraklarında bir tür tampon bölge oluşturmuş ve Suriye topraklarının bir bölümünü Suriye askeri unsurları için "yasak bölge" haline getirmiş durumda.
Şu anda Suriye uçakları ve helikopterleri, Akdeniz'de bırakın uluslararası sularda uçmayı, kendi karasularında dahi uçamıyor.
Nitekim öğreniyoruz ki Suriye helikopterleri iki kez bizim F-16'lar tarafından kendi topraklarında kovulmuş.
Bir ülkenin yaşayabileceği en büyük onursuzluğu, Türkiye'ye sataşma bedeli olarak yaşıyor Suriye.
Bu arada dün ajanslara düştü. Beşer Esad, "Pişmanız" diyor.
Suriye meselesini "günün sonunda" bir daha düşünün bakalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.