CHP'nin taktik sarhoşluğu
Özellikle bir siyasi parti, toplum için düşündüğü politikaları, kendisini iktidar hedefine götürecek hamleleri, zaman ve imkan ölçülerine göre bir stratejik plana bağlayabilirse şüphesiz daha etkili siyasi sonuçlara ulaşılabilecektir.
Strateji, bir siyasi partinin yön duygusunu ve görüş açısını geliştirdiği gibi aynı zamanda gündelik performansını da artırıcı bir işlev görür.
Siyasi partilerin temel siyasi konularda belirlenmiş, üzerinde çalışılmış bir stratejiye sahip olmaları bu nedenlerden dolayı çok önemlidir.
Ancak, bilinmesi gereken en temel husus şudur: Bir siyasi partinin herhangi bir konuda, zaman içerisinde eskimeyecek ve geçersizleşmeyecek bir strateji oluşturması kesinlikle bilgi ve birikim ister, bir kurmay aklına ihtiyaç duyar.
İdeolojik saplantılarla, gündelik ihtiyaçları karşılamaya dönük kurnazlıklarla kısa-orta ve uzun vadeli stratejiler inşa edilemez.
***
Taktik ise stratejiden farklı olarak, daha çok kısa vadeli amaçları gerçekleştirmek için devreye sokulan bir yöntemdir.
Taktik de dar alan siyasetinde bazen elzemdir ve işe yarar.
Esasen siyasi partiler için, özellikle de iktidar hedefi olan siyasi partiler için, taktik hamlelerle siyaset yapma tarzı pek önerilmez.
Esas olan sağlam bir siyasi stratejiye sahip olmak ve o stratejinin gereklerini sadakatle ve inançla yerine getirmektir.
Siyasi faaliyetlerinde fazlaca taktik düşünce kullanan veya stratejik düşünce ile taktik düşünceyi bir birine karıştıran siyasi partiler bir süre sonra avara kasnak gibi ortada dolanmaya ve "bu halk bize niye kredi açmıyor" diye söylenmeye başlarlar.
Ve siyasette çok yapılan taktik hamle genelde bu yöntemi kullanan partiye de zarar verir.
Kurmaylar bilir ki savaşta da ordular için aynı şeyler geçerlidir.
Bugün Türkiye'de "AK Parti niçin başarılı oluyor da, CHP başarılı olamıyor?" sorunsalı taktikle strateji uygulamaları arasındaki fark üzerinden değerlendirilmelidir.
AK Parti'nin kendi politikaları, ideolojik hedefleri bakımından hep bir stratejik tutumu, planlaması ve takvimi olmuştur.
On yıllık iktidar sürecine baktığınızda, belirlediği stratejilerin kademe kademe sonuçlarını aldığını görürsünüz.
Ya CHP?
Yirmi yıldır aynı CHP ve bir dönem darbe olma ihtimaline bel bağlamak dışında, siyasette uyguladığı tek bir stratejik plan yok.
Hep konjonktürle ön almalar, rakibine anlık zorluklar yaşatacak, siyasetin skor tahtasına kendisi için günlük başarı puanları yazdıracak taktik hamleler.
Allah için, CHP taktik hamleler konusunda her zaman da başarılı bir parti olmuştur ama neye yarar ki, günün sonunda o puanların hiçbir işe yaramadığı görülür ve yine bir stratejiye sahip olanlar ipi göğüsler.
***
CHP son günlerde yukarıda anlatmaya çalıştığımız "taktikçilik" konusunda çok tipik örnekler veriyor.
Aslında anlıyorum ki Kemal Kılıçdaroğlu tam bir taktik adamı. Baykal gibi, onda da stratejik düşüncenin gerektirdiği sabır ve ince işçilik yeteneği yok.
Mesela CHP genel başkanı olduğu günleri hatırlayalım: Türkiye'nin gündeminde anayasa referandumu vardı. Yeni bir lider olarak referandumun içeriğini belirleyip yönlendirecek imkanları varken, Kılıçdaroğlu taktik bir hamle yaptı ve referandumdan halkı özgürleştirecek bir sonuç yerine bir süre sonra yapılacak genel seçimlerden bir CHP-MHP koalisyonunun olabilirlik rakamını çıkartmaya oynadı.
CHP'nin bu hamlesinin sonucu AK Parti'nin seçimde yüzde 50 oy almasıdır.
Oysa o referanduma stratejik düşünce ekseninde bakabilseydi, AK Parti'nin elinden "değişim" kartını kapabilirdi.
Alın size 12 Haziran seçimlerinden önce ve sonra iki başarısız taktik hamle daha:
Önce Ergenekon davasında yargılanan kişileri milletvekilli adayı yaptı CHP. Bu taktik bir hamleydi, cezaevinden adam alarak bir kudret gösterisi yapacaktı.
Olmadı, ardından TBMM'ne girmeyeceğiz dendi ki, tam ve üstelik de kötü bir taktik hamleydi.
Sonuç: Tükürdüğünü yalayan ve paşa paşa Meclis'e giren bir CHP.
CHP'nin taktik düşünce alışkanlıklarına daha başka örnekler verebilirim (örneğin şu meşhur Kürt açılımı) ancak buna gerek duymuyorum, sadece en son yaptığı taktik hamleyi ve başına almakta olduğu belayı hatırlatayım.
PKK'nın son Şemdinli saldırısından sonra CHP aniden TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırdı.
Kılıçdaroğlu'nun bu kararı daha önce örneklerini gördüğümüz taktik kurnazlıkla aldığına hiç şüphe yok.
MHP'ye danışmadan alınmış ve üstelikle de kamuoyunun ilgi duymadığı bir karar bu.
Bir stratejik amacı yok, sadece AK Parti'yi Suriye konusunda tokatlamaya dönük bir taktik eylem.
Sonuç: AK Parti ve MHP böyle bir girişimin PKK'nın amaçlarına hizmet edeceğini ilan ederek çağrıyı reddettiler.
Elbette bu iki partinin tutumu da taktik bir tutumdur ama onları kazançlı çıkartan bir sonuç elde edeceklerdir.
İşte sonuç: TBMM'ye sadece CHP ve BDP katılıyor.
1- CHP, bölücülerin partisi BDP ile amaç birliği etmiş duruma düşmüş oluyor.
2- Muhalefet partisi MHP ile arasında gerilim çıkartıyor.
3- AK Parti'nin CHP hakkındaki iddialarına bir bakıma kanıt oluşturuyor.
4- Üstelik CHP ve BDP'nin oy toplamı TBMM oturumunu açmak için gereken 184 rakamını bulamayacağı için bu girişim başarısızlığa uğramış olacak.
Başından beri anlatmaya çalıştığım budur işte. Bir stratejiye sahip değilsen, siyaseti stratejik düşünce rehberliğinde yapmak yerine taktik hamle ve kurnazlıklarla yapmaya devam edersen, yaptığın her hamle ayağına dolanır ve gündem seni hiç hesaplamadığın ve asla olmak istemediğin yerlere savurur atar.
Sonra da bir kısır döngünün içine girersin ve bu çemberden çıkmak için bin bir kurnazlıklar içeren taktik hamlelerden medet umar durursun.
Ve hiçbir şey değişmez...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.