Birçok çevre Balyoz davası kararlarına karşı seslerini giderek yükseltiyorlar.
Aslında bu davanın berbat bir darbe teşebbüsünü cezalandırma dışında şöyle de bir sonucu oldu:
Medyada üstlenmiş ve kendini sivil, demokratik bir Türkiye'nin taraftarıymış gibi gösteren ama aslında darbecilerin gizli müttefiki olan yazar takımı yazdıklarının satır aralarında tek tek deşifre ettiler kendilerini.
Yapmaya çalıştıkları şey Balyoz davasını daha Yargıtay'a ulaşmadan çürütmek.
Oysa istedikleri kadar seslerini yükseltsinler, kalemlerini işletsinler, bu dava bağırıp çağırmayla, sahte delil iddiasıyla çürütülecek bir dava değil.
Davayı ve mahkeme heyetini tartıştığımız televizyon programlarında soruyoruz:
"Yani 1. Ordu'da herhangi bir darbe konuşması olmamış mıdır, bunu mu demek istiyorsunuz?"
Böyle bir soru karşısında cevap şu oluyor: "Tamam, orada bazı olağan dışı işler olmuş ama bazı deliller vs..."
Aslında 1. Ordu'da bir darbe hazırlığı olduğunu kimse reddedemiyor. Ama bu ülkede darbe yapmanın herhangi bir müeyyidesi olmadığı için "şimdi nereden çıktı bu cezalandırma" diyorlar.
***
Böyle düşünenlere söylenecek olan şudur: Balyoz davasının ve buradan çıkan kararların ülkemizin geleceğini nasıl kurtardığını anlamak için birazcık tarihe dönüp bakmak gerekiyor.
Mesela 1957'de yaşanan 9 Subay olayı...
Hatırlayalım neydi bu olay?
Samet Kuşçu adlı bir binbaşı orduda darbe hazırlığı yapan subayları ihbar etti.
Hükümetin lakayt tavrına rağmen dava açıldı ve o subaylar yargılandı.
Askeri Mahkeme Başkanı General Faruk Güventürk, tüm deliller ortadayken darbecilerin hepsini beraat ettirdi.
Darbeyi haber veren binbaşıya ne oldu dersiniz?
İftira atmaktan hapis cezası aldı.
Aradan 3 sene geçti ve 27 Mayıs Darbesi yaşandı. Tarihimizin en korkunç darbesi...
Bu darbeyi yapanlar kimdi peki?
İşte Samet Kuşçu'nun ihbar ettiği ve mahkemenin bıraktığı askerler.
Darbecileri beraat ettiren, Samet Kuşçu'ya ceza veren mahkemenin başkanı General Güventürk, Silahlı Kuvvetler Birliği'nin kurucusuydu.
1957 yılında o darbeciler cezalandırılmış olsaydı 27 Mayıs olur muydu?
Varın bunu da siz düşünün.
***
Bu örnek yetmezse yakın tarihimizden hemen bir örnek daha verelim:
Şu meşhur 9 Mart olayı.
Neydi 9 Mart?
Bir grup subayın, ki içlerinde kuvvet komutanları da vardı, bir grup gazetecinin ve aydının, ki içlerinde bugünün büyük demokratı Hasan Cemal'de vardı, kısaca sivil- asker karışımı bir organizasyonun Türkiye'de Baas türü bir darbe yapma girişimiydi.
MİT bu hazırlığı deşifre edince, Muhsin Batur gibi cuntacı komutanlar 9 Martçıları sattı.
9 Martçılar yargılandı. MİT elemanı Mahir Kaynak'ın elde ettiği ses kayıtları ve diğer bol miktardaki darbe hazırlığı belgesine rağmen askerlerin bastırmasıyla başta cunta lideri Cemal Madanoğlu olmak üzere hepsi beraat etti. Darbeciler neredeyse demokrasi kahramanı ilan edildiler. General Madanoğlu, hayatının ondan sonraki dönemlerinde gevrek gevrek gülerek nasıl darbe yapacaklarını anlattı durdu. Hasan Cemal'in itiraf kitabını filan da saymıyorum.
Diğer taraftan, 9 Martçıların darbe girişimini ortaya çıkaran MİT'çi Mahir Kaynak'a ne oldu dersiniz?
Hayatı boyunca süründü, hala da şaibeli muamelesi yapılır ona.
Şunu herkes bilmeli ki...
9 Subay olayının darbecileri yargı tarafından cezalandırılamadığı için 27 Mayıs oldu. Adnan Menderes ve arkadaşları bu yüzden şehit edildi. Türkiye üzerinde yarım asırdır taşıdığı deli gömleğini bu yüzden giydi.
9 Martçı darbeciler yargı tarafından cezalandırılamadığı için Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idam ettiler. Demokrasiyi askıya aldılar. Halkın oyuyla seçilmiş bir hükümeti alaşağı ettiler. Siyaseti bölüp parçaladılar.
Şimdi bu Balyoz davasına karşı bağırıp çağıranlar 1. Ordu'da bal gibi darbe planları yapıp bir kez daha canımızı yakacak olanların geçmiş örneklerde olduğu gibi beraat ettirilmesini istiyorlar.
Artık bu kadar salaklığı ne tarih ne de millet affederdi.
Yargı gerçekten Türkiye'yi kurtardı!