Mehmetçiğin süngüsü batınca...
İnsanı imha etmek için tasarlanmış bir eylemi insani duygularla karşılayamazsınız.
Beni ilgilendiren, devletin bu terörist eylem karşısındaki hukuki ve ahlaki durumudur. Allah'a çok şükür, Türk devleti ve hükümetinin bu olay karşısında alnı açıktır ve herhangi bir kusur ve ihmalin sahibi değildir. Bu sadece kendi kendimize çıkardığımız bir sonuç da değildir. Bu konularda çok titiz davranan AB temsilcileri de yapılan açlık grevi eylemlerin terörist bir faaliyet olduğunun farkında. Son gelişmeleri bir bakıma teftiş etmek için gelen Avrupa Parlamentosu temsilcisi Ria Ruijten, bunun bir terörist dayatma olduğunu açıkça görmüştür.
İşte yaptığı açıklama:
"Hükümete baskı yapmak için bu yöntemin kullanılmasını hiç tasvip etmiyorum."
Ayrıca şu ana kadar hiçbir demokratik ülke, Türkiye'nin bu konuda hatalı olduğuna dair bir açıklama yapmadı.
***
Tüm bunlara karşılık, iki kesim var ki, içlerindeki Türkiye düşmanlığını ve terör yardakçılığını oynadıkları bu tehlikeli oyunda söz ve tavırlarıyla ele veriyorlar. Bu kesimlerden birisi, tabii ki bölücüler. İşte bizim Yargıtay Başsavcısı'nın hala görevini yapmadığı için faaliyet gösteren BDP adlı bölücü partinin başındaki ahlaksızın sözleri:
"Açlık grevi yapanların ölmesi için tıbbi müdahale yapılmasına izin vermeyeceğiz."
Meseleye bizim gibi bakanları eleştiren bizim sözde liberallerden birinin bu insan hayatı üzerinden siyaset kurgulayan ahlaksız heriflere tek kelime ettiğini duyan var mı?
Elbette diğer kesim, kendilerine "liberal" diyen ve biz demokratlarla hiçbir ilgileri olmayan eski komünist artığı adamların oluşturduğu güruhtur.
Adamın saçı başı ağarmış, ülkesini düşman gibi görüyor. Hayatı boyunca yanlış hesap yapmışlar, yanlış yere oynamışlar, sırf devlet hırpalansın diye açıkça PKK'ya destek veriyorlar. "Bunlar bu işi yapmak için bir yerlerden para alıyorlar, çünkü bu kadar hainlik ancak parayla yapılır" filan diyenlere tepki gösteren ben, bunların tavırlarını gördükçe inanın kafam karışıyor.
Ben açık yazmayı dürüstçe buluyorum, bu kesimin iki ismi mesela: İki darbeci geçmişe sahip adam, iki eski komünist. Birinin adı Hasan Cemal, diğeri Cengiz Çandar. Adamlar, PKK ne vakit sıkışsa, örgüt adına PİAR yapıyorlar. Yakın geçmişte biri bir rapor hazırladı. PKK'lılara "nitelikli Kürt" diyebildi bu arkadaş. Şimdi de hükümetin anadilde savunma gibi konularda yaptığı açıklamaları askeri vesayet dönemlerinin diline benzetiyor. İnsan birazcık utanır, ne diyeyim!
Bu organize ikiliden bir diğeri, yine PKK ne vakit sıkışsa ya Barzani'yi, ya Talabani'yi, ya da her ikisini birden konuşturarak Türkiye'de terör örgütüne karşı oluşan kararlılığı çürütmeye çalışıyor. Şu sıralar yaptığı yine aynı şey.
***
Oysa durum çok net. Her şeyin bir sebebi olur, herkes kendisine bir sorsun, bu eylemler niye yapılıyor? Bu sorunun cevabını Güneydoğu'da güvenlik güçlerimizin son bir yıl içinde yaptığı operasyonların sonuçlarında bulacağını da herkesin bilmesi gerektiğini söyleyelim.
PKK'nın bütün stratejisi o dağlara çakıldı. Devlet kararlı davranınca öbek öbek imha oldular.
Daha 3 ay önce "Çözüm askeridir, bu yıl zafer yılı olacak" diye tafra atan örgütün en üst düzey şefi (Duran Kalkan) iki gün önce tam tersi şeyler söylemeye başladı. Ne mi diyor:
"Başarısız olduk, kayıplar verdik, demek ki böyle olmuyor, siyasi çözüm gerekiyor."
Mehmetçiğin süngüsü batınca "siyasi çözüm" diye nasıl da manevra yapıyorlar.
Benim hükümete diyeceğim şudur:
Aman sağlam durun, sizi terör örgütünün yönetmesine müsaade etmeyin. Kapılarınızı sonuna kadar açtığınız birtakım sözde liberallere kulak asmayın.
Dosdoğru bir yolda gidiyorsunuz, durmak yok, yola devam!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.