Elektriğin ve güvenliğin var olmadığı bir dünyada ne yapardınız? Lost, Alias ve Person of Interest gibi dizilerle televizyon dünyasının en önemli isimlerinden birine dönüşen J.J. Abrams ile Eric Kripke'nin ortak imzasını taşıyan Revolution, bu sorudan yola çıkıyor ve diziden kafamıza "dank" edecek dersler çıkarmamızı sağlıyor. Bilgisayarların, uçakların, telefonların, hatta aydınlatmanın dahi olmadığı, dünyanın sonsuza dek karanlığa gömüldüğü bir gelecekte hayatta kalma mücadelesine girişen insanların öyküsüne odaklanan Revolution, aynı zamanda aile olmanın anlamını da sorguluyor.
***
Revolution, yani Devrim dizisinde anlatılmak istenen temel konu, teknolojiyle örülü hayatımızın teknolojiyi kaybettiğimiz zaman neye dönüşeceğidir. Bir diğer en önemli ve çarpıcı mesaj şudur: Polisin olmadığı bir toplumda düzen, kanun, can güvenliği gibi kavramlar asla yaşayamaz. Diziyi seyrederken anarşist felsefenin ne kadar uyduruk bir düşünce zeminine sahip olduğunu anlıyorsunuz. Revolution dizisinde bu gerçek çok iyi işlenmiş. Amerika'da elektiriğin olmadığı, teknolojik aygıtların işlemediği ve daha mühimi polisin görev yapmadığı bir ortamda devlet ve hükümet ayakta kalamıyor. Polisin egemen olmadığı bir dünyada ise düzen diye bir şey kalmıyor. İnsanlar yiyecek için birbirini acımasızca öldürüyor. Komşular birbirine düşman oluyorlar, daha doğrusu insani duygular köreliyor ve herkes vahşi bir hayvan iç güdüsüyle kendini ve ailesini korumaya çalışıyor.
***
Nükleer enerjiye karşı olanlar bir an için elektiriklerin kesildiğini; polis düşmanlığı yapanlar bir an için polisin ortadan kalktığını düşünsünler! |
Biz insanlar sahip olduğumuz şeylerin kıymetini onlara sahipken idrak etmekte zorlanıyoruz. Ancak, nükleer enerjiye karşı olanlar bir an için elektiriklerin kesildiği; polisin düzen sağlama çabasını nefret duygusuyla eleştirenler ve polis düşmanlığı yapanlar bir an için polisin ortadan kalktığını bir düşünsünler bakalım.
Düşünce tembellerine pazar akşamları saat 22.00'de, CNBC-e'de yayınlanan Revolution dizisini tavsiye ediyorum.