Bu günlerde gazetelerde eski Deniz Kuvvetleri komutanları konuşuyorlar.
Haklı olarak üzüntülerini, kızgınlıklarını, hayal kırıklıklarını dile getiriyorlar. Haklı olarak diyorum, çünkü Deniz Kuvvetleri, yani Bahriyelilik geleneği olan, prestiji olan bir ordu parçasıdır. Bahriyelilerin durmadan kriminal konularda muaheze edilmeleri ve mahkemelerde sürünmeleri doğal olarak ömrünün büyük bir bölümünü bu kurumun içinde geçirmiş olan komutanları üzüyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda iş o hale gelmiş ki, bu kuvvetin başına geçecek oramiral yok. Üst düzey komutanların ve kurmay subayların üçte ikisi tutuklu ya da hükümlü. Türkiye'nin içinden geçtiği tarih dilimi dikkate alındığında bu gerçekten kabulü zor tuhaf bir durum.
***
Bu gerçekleri ortaya koyalım ama bir başka gerçek var ki, asıl onun üzerinde durmak gerekiyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı gibi Türk ordusunun en prestijli kuvvetini bu hale kim getirdi? Diğer bir deyişle, şanlı ve temiz bahriyelilere bunca kiri, çamuru kim bulaştırdı? Hiç kimse bana veya bir başkasına Deniz Kuvvetlerinin başına gelenlerin nedenini dışarıda aramamızı söylemesin, zira bu gerçeklerden kaçmak anlamına gelir. Yakın tarihin bütün hikayesi hala belleklerimizde tazeliğini koruyor. Deniz Kuvvetleri maalesef en büyük darbeyi bu kurumun içinden yedi.
Kendisi iyi bir kurmay, değerli bir asker olan Güven Erkaya Paşa'nın yaptığı hataları nasıl unutabiliriz mesela. 28 Şubat'ı o başlattı, Deniz Kuvvetleri'ni bu işe o karıştırdı. Kaygılarında kendine göre samimiydi ama sonuç hiç de onun düşündüğü gibi olmadı. İşte Rahmetli Güven Erkaya'nın yaşananlara dair sözleri:
"Bunların çekip gitmelerini sağlayacak olan tek yol, bunları korkutmaya devam etmektir, bu takdirde Erbakan, 'seçime gidilsin' diyerek koltuğunu Çiller'e devretmek üzere görevi bırakır. Demirel de hükümeti kurma görevini Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verir, hükümeti o kurar. Bu taktiğin başarıyla sonuçlanabilmesi için Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları karargahlarında daha çok ışık yakalım ve konuşmalarımızın dozunu daha da artıralım" dedim. (Bir Asker Bir Diplomat / Güven Erkaya - Taner Baytok Söyleşi, Doğan Kitap, Nisan 2001, 2. Baskı İst. sh. 257)
Bunlar Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın sözleri. Peki, bir komutanın işi mi hükümet devirmek? Güven Erkaya gibi değerli ve akıllı bir paşa enerjisini bu işlere vermiştir ve bahriyelilerin imajı çok büyük zarar görmüştür.
***
Daha sonra olanları bilmem sıralamaya gerek var mı? Batı Çalışma Grubu adındaki yasadışı oluşumun Deniz Kuvvetleri'nden çıktığı unutulmasın. Yine Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan çıkan belgelerle koskoca Balyoz davasının açıldığı unutulmasın.
Bu ülkenin Donanma Komutanı'nın masum genç kızının odasına kamera koyanlar ve başarılı komutanın istifasına neden olanlar dışarıdan insanlar değildi. Deniz Kuvvetleri'nin personeliydi, unutulmasın. Gerçekleri göz ardı edersek yaşadıklarımızdan ders çıkaramayız. Deniz Kuvvetleri'nin durumundan üzüntü duyanlar biraz da dönüp kendi arkadaşlarının yaptıkları hataları düşünseler daha adil bir sonuca ulaşırlar.
Her şeye rağmen kahraman bahriyemiz eminim ki en kısa zamanda toparlanacak ve yeniden itibarlı günlerine geri dönecektir.