Kürt meselesiyle ilgili gelişmeler bu kez içimize siner gibi oldu. Kobani olaylarından sonra Türk halkında, çok da haklı olarak, Çözüm Sürecine dair derin şüphelerin oluştuğu bir vakıa. Çünkü geçtiğimiz iki-üç yıl içerisinde devlet, elbette Çözüm Süreci hatırına, Doğu ve Güneydoğu illerinde asayiş ve terörle mücadele faaliyetlerini epeyce bir gevşetmişti.
Bu bölgelerde güvenlik güçlerine "Aman PKK'ya dokunmayın, bırakın istediklerini yapsınlar" diye baskı yapan valiler bile türemişti.
Devlet elbette Çözüm Süreci dediğimiz proje işlesin ve bu mesele bir yere gelsin diye gösteriyordu bu esnekliği; ancak karşısındaki etnik şımarıklığın büyüsüne kapılmış bir terör örgütüydü ve devletin müsamaha siyasetini istismar edeceği besbelliydi.
Nitekim, en uç noktalara kadar istismar etti.
Neler yapmadılar ki: Mahkemeler kurdular. Bana yetkililerin dediği doğruysa, şu an da Van, Şırnak, Hakkari gibi şehirlerde adliye işlemlerinin yüzde 60'ı PKK mahkemeleri tarafından yapılıyormuş. PKK'nın kurduğu mahkemelerin Yargıtay'ı, yani bir üst mahkemesi bile varmış, artık gerisini siz düşünün.
Bu köşede uzun uzun yazdığım için tekrar yazmak istemiyorum ama tam bir şehir hakimiyeti, bölge hakimiyeti tesis etmiş PKK.
Kobani devleti uyandırdı. Başbakan Davutoğlu'nu tebrik etmek gerekiyor, meseleye tam bir devlet ciddiyetiyle yaklaştı ve devleti bütün unsurlarıyla harekete geçirdi.
Hükümet Çözüm Süreciyle ilgili yeni bir pozisyon belirledi ve bunu MGK toplantısında devlet kararı haline getirdi.
Karar kesin ve basitti: PKK'nın şehirlerde kurduğu bu düzen başlarına geçirilecek ve devlet nizamı tesis edilecek!
Nitekim eğer, PKK ikinci Kobani gösterilerinde yine vandallık yapsaydı, devlet ekin biçer gibi biçecekti hepsini.
Bölücüler devletin bu konudaki kararlılığını hemen fark ettiler. Onun için de ikinci Kobani gösterilerinde kayda değer bir olay çıkmadı.
Bu arada devlet, MİT Müsteşarı eliyle Abdullah Öcalan'ın önüne "ya Herro ya merro" planını koydu. İşin ciddiyetini anlayan Öcalan, adamlarına üç maddelik planın aynen ve hızla uygulanması talimatını verdi.
Plan basitti: Teröristleri hemen ülke dışına çıkart. Asayişi bozan saçmalıkları yapanları tasfiye et. Güvenlik güçlerine saldırıları durdur.
Ve bunları hemen yapın!
Erbabının bildiği bir gerçek vardır: Devlet öfkeli bir biçimde konuştuğu zaman, ne yapıp ne yapmayacağı muhatabı tarafından anlaşılır. Öcalan tecrübeli bir teröristtir ve 2013'de Şemdinli'de başlarına neyin geldiğini de çok iyi bilmektedir.
ÇÖZÜM SÜRECİ DÖNEMİNDE DEVLET NE YAPTI?
Herkesin doğru ve haklı bir biçimde inandığı gibi PKK çözüm sürecinde devletin gevşemesini çok iyi istismar etti. Bazı şehirleri neredeyse kontrolleri altına aldılar. Devleti de bu nedenle zaten acımasızca eleştiriyoruz. Bunlar hep işaret ettiğimiz doğrular, ancak meselenin sadece bir yanı bu.
Meselenin bir diğer yanı üzerinde de durmak gerekir biraz. Tamam, çözüm sürecini PKK istismar etti, iyi kullandı, güçlendi.
Peki bu sürede devlet ne yaptı? Güneydoğuda olduğu gibi gevşedi mi? Yan gelip yattı mı koca devlet? Ya da kendini olayların akışına bırakıp aval aval olan biteni mi seyretti?
Hayır, bunların hiçbiri olmadı; kesinlikle ve bilerek söylüyorum ki devlet PKK'dan daha fazla hazırlık yaptı ve terörle mücadele kapasitesini bu geçen üç senede neredeyse bir kat arttırdı.
Zaten devlet hazırlıklı olduğu için PKK ve Abdullah Öcalan'ı açıkça uyardı.
Tekrar edeyim, Güneydoğuda devlet çaresiz ve güçsüz olduğu için gevşemedi; onun nedeni sürecin önünü açık tutmak isteğinden kaynaklanan taktik bir gevşeme haliydi. Şimdi devletin elinde PKK'ya ilgili çok daha fazla istihbarat mevcut. PKK'yla sadece silahlı mücadeleyi değil, PKK'nın mali kaynaklarıyla nasıl mücadele edeceğini de iyi öğrendi devlet. Tabi psikolojik mücadele yöntemleri de bunun içinde.
Değerlendirmemin iyi anlaşılması için biraz daha açayım konuyu:
Bakın çözüm süreci boyunca nasıl hazırlandı Türkiye:
1- Bir kere profesyonel orduya geçiş hazırlıklarını hızlandırdı. Dağda yatıp kalkacak, 10 yıl boyunca dağda yaşayacak 50 bin profesyonel asker alımını sürdürüyor. Bu askerlerin tek bir görevi olacak; teröristle savaşmak.
2- Türkiye milli helikopteri ATAK'ı yaptı ve askeri envantere dahil etti. Bu ne demek biliyor musunuz? PKK artık eskisi gibi mobilize olamayacak demektir. Yani arazide keklik gibi avlanacaklar. Bu helikopterler bu kabiliyetlere sahip araçlar.
3- Türkiye kendi akıllı füzelerini yaptı. Cirit füzesi adrese teslim hedefe giden bir füze.
4- İnsansız Hava Aracı yapma konusunda Türkiye son üç yılda müthiş bir hamle yaptı. Bugün dört firma İHA üretimi yapabilmekte.
5- Türk harp gücünü başka bir seviyeye taşıyan yerli malı Altay tankı, obüs ve topları ayrıca hatırlatmak lazım.
6- Türk istihbaratı yasa değişiklikleriyle hem büyük imkanlara hem de geniş yetkilere sahip oldu. Ayrıca içerde ve dışarıda operasyon yetkisi elde etti.
7- Ordunun Özel Kuvvetler gücü neredeyse bir misli arttı, polisi ağır silahlarla donatacak uygulamaya başlandı.
8- Güneydoğu'da "Kalekollar" hızla tamamlanıyor.
"PKK çözüm sürecinde güçlendi" diyerek bu sürece olan karşıtlıklarını dile getiren çevrelerin bu süreçte Türkiye'nin de boş oturmadığını bilmesinde yarar var.
BARIŞ SÜRECİNİN RESTORASYONU
Pazartesi günü PKK'lı siyasetçilerle hükümet yetkilileri arasında gerçekleşen görüşme barış süreci umutlarını yeniden yeşertti. PKK'lılar devletin köşeli uyarılarını ciddiye almakla akıllılık etmişler. Şimdi bakalım verilen sözler bu kez tutulacak mı?
Yukarıda Türkiye'nin gücüne dair ortaya koyduğum güç unsurlarını devlet umarım hiç kullanma lüzumu duymaz.
Ama görünen bir şey var ki, devlet silahlı bir örgütün bu millete durmadan vahşet travması yaşatmasına artık müsaade etmeyecek ve teröriste anladığı dilden cevap verecek.
Çözüm sürecini destekleyen biri olarak, son gelişmeler ışığında hükümet kadar iyimser miyim?
Hayır değilim, ben bu kadar sahtekar bir terör örgütünün iyi niyetli olma ihtimalini düşük görüyorum. Terör yapmak PKK için bir metafizik tatmin vasıtası haline gelmiş. Silahı bırakırlarsa her şeylerini kaybedeceklerine dair hastalıklı bir zihni dünyaları var.
Umarım yanılırım.