Sevimli yaşlılar
Doktor, "Kulağının duyup duymadığını ölçmek için eşin arkası dönükken önce beş metreden bir şey sorun, sonra iki metreden, en son otuz santimden... Bana sonucu bildidemiş.
Adam akşam eve gelmiş; karısı mutfakta, arkası dönük yemek pişiriyor. Önce beş metre uzaktan sormuş:
"Hanım ne pişiriyorsun?" Çıt yok. İki metreye yaklaşmış sormuş: "Hanım ne pişiriyorsun?" Çıt yok. Otuz santime girmiş bağırmış:
"Hanım ne pişiriyorsun?"
Kadın dönmüş: "Deminden beri köfte diyorum ya!" demiş. (Avucunuzdaki Kelebek'ten)
Bu hataya birçoğumuz düşeriz. Kendi kusurumuzu görmeyiz de dışarıda kusur ararız.
BU DA İHTİYARLIKTAN
Sevimli ihtiyarlardan söz ediyorduk. Şöyle bir Mesnevi hikayesi var:
Yaşlı adamın biri doktora gidip başladı şikayetlerini saymaya:
"Zihnim yorgun, aklım yerinde değil" dedi.
Doktor: "Akıl zayıflığı ihtiyarlıktandır."
Adam: "Gözlerim de kararıyor" dedi.
Doktor: "İhtiyarlıktandır."
İhtiyar: "Sırtım dehşetli ağrıyor" dedi.
Doktor: "Zavallı dostum ihtiyarlıktan."
İhtiyar adam: "Ne yersem yiyeyim bana dokunuyor, hazmedemiyorum" dedi.
Doktor: "Mide zayıflığı da yaşlılıktandır."
İhtiyar: "Nefes alırken sıkıntı çekiyorum, nefes darlığım var" dedi.
Doktor: "Nefes darlığı da ihtiyarlığın eseridir. Yaşlanınca insanda iki yüz türlü dert başlar."
İhtiyar kızarak bağırdı:
"Bre adam Allah, 'Her derdin bir dermanı var' dediği halde neden papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorsun, sende ne akıl var ne de bilgi, nereden gelip sana çattım!" dedi
Doktor gülerek cevap verdi:
"Ey yaşı 70, işi bitmiş dostum bu kızgınlık, bu hiddet de ihtiyarlıktandır."
Hikayenin devamında Hz. Mevlana şöyle der:
"Yaşlanınca insan vücudunun bütün parçaları zayıflar, yıpranır, sabır da azalır. Yaşlı kimse iki çift söze bile tahammül edemez, bağırıp çağırır. Bazen bir yudum suyu bile sindiremez, çıkarıverir."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.