Nakşi büyüğü Ahmet Dayhan
Askerlik hizmetinden sonra İzmir'e geldi ve bir mobilyacının yanında çalışmaya başladı. Becerikli, çalışkan, yeniliğe açık ve işinde başarılıydı. Sağladığı güven sayesinde, atölye patronu işi bırakınca oranın sahibi oldu. Marangozlukta makineleşmeye giderek işini büyüttü. Kapı pencere yapımı için doğrama atölyesi açtı. Önemli ihaleler aldı. Ticari zekası güçlüydü, İzmir'in sayılan, sevilen bir işadamı haline geldi.
İş ve ticari ilişkilerinde dürüstlüğü ile dikkati çekti. Her zaman kaliteli malzeme kullandı, imalatı hep düzgün yaptı. Ahilik ahlakını esnaflığına yansıttı.
İzmir Marangozlar Derneği'ni kurdu. Halkapınar Sanayi Sitesi'nin kurulmasına öncülük edenlerden biridir. 1960 yılında marangozluğu bırakıp müteahhitliğe başladı.
DERVİŞ
İzmir'e geldiğinde, o zaman şehrin önemli yerleşim merkezi olan İkiçeşmelik Camisi civarında ikamet etti.
Camilere devam etmeyi severdi. Odunkapı Camisinde Gümüşhanevi Degahına mensubu Nakşi Mustafa Hilmi Efendi'ye bağlandı. Bu zat vefat edince Konyalı saraç Mustafa Efendi aracılığıyla İstanbul'a Mahmud Sami Ramazanoğlu'na gitti ve onun dervişi oldu.
Belli bir kemal seviyesine gelmiş olmalı ki, bir süre sonra Sami Efendi Ahmet Dayhan'a manevi görev yapmak üzere irşad icazetnamesi verdi. Dayhan Efendi sık sık İstanbul'a Sami Efendi'yi ziyarete gider, o da İzmir'e geldikçe bu halifesinin evinde kalırdı. Ahmet Dayhan, Dr. Dursun Aksoy'la birlikte, İzmir'deki Sami Efendi mensuplarının irşadıyla meşgul oldu. Dursun Bey çevre illerdeki ihvanla da ilgilenirdi.
AHLAKI
İbrahim Yılmaz'ın Son Devir Sufilerinden Ahmet Dayhan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı, (lisans tezi, Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi, Ankara, 1999) adlı çalışmadan öğrendiğimize göre, Ahmet Efendi sosyal çevreyi iyi bilir, herkesle ilgilenmeye çalışır, yoksulları, düşkünleri, ihtiyaç sahiplerini kollardı. Çok sadaka verirdi ve bunu gizli yapmaya çalışırdı. Kimseyi incitmez, kimseden incinmezdi. Çevresindeki insanlara yardımcı olurdu. Hediyeleşmeyi severdi. Misafirleriyle bizzat kendisi ilgilenirdi.
Vefalıydı, arkadaş ve dostlarını arar, hatırlarını sorardı. Kimseye yük olmamaya dikkat ederdi.
İstikamet ehliydi. Sohbetini dinlemek veya bir problemini arz etmek üzere meclisine gelenler, rahatlamış olarak ve gönül huzuruyla oradan ayrılırlardı.
İlme ve alimlere saygısı büyüktü, yeni çıkan kitapları takip ederdi. Kestanepazarı Kur'an Kursu başta olmak üzere, İzmir İmam-Hatip Okulu'na desteği büyüktü.
Kalp rahatsızlığına rağmen gittiği Umre ziyareti sırasında Mekke-i Mükerreme'de vefat etti.
Kabe'de kılınan cenaze namazından sonra, çok istediği Cennetü'l-Mualla mezarlığına defnedildi, 13 Şubat 1986.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.