M. Cemal Aksoy göçtü
26 Kasım pazartesi hafif rüzgarlı ve yağmurlu bir öğle vaktinde, Urla İskele Camisinin önünde alışılmadık bir kalabalık vardı. Mehmet Cemal Aksoy'un cenaze namazı için gelmişlerdi.
İktisat Fakültesi mezunu olan ve tekstil ticaretiyle uğraşan Cemal Aksoy; emekli tabip albay Dr. Dursun Aksoy'un büyük oğludur. Dursun Bey Nakşibendi şeyhi Sami Efendi'nin İzmir halifesi idi.
İzmir'deki tasavvuf büyükleri hakkında araştırma yaparken Cemal Bey'le de görüşüp muhterem babası hakkında bilgi almak üzere 20 Mart 2018 günü, İnciraltı Özdilek'te 2 saate yakın oturmuş ve konuşmuştuk.
Tekrar buluşmak üzere sözleştik fakat rahatsızlandığını duyunca ben arama cesaretinde bulunmadım. Aşağıda o görüşmemizden kalan bazı notlar nakledeceğim.
DURSUN BEY'İN EV HALLERİ
"Babam 1966'ya kadar askeri tabip olarak çalışıyordu. Emekli olduktan sonra muayenehane açtı gene çalışmaya devam etti. Sabah erken namaza kalkar, bir iki spor hareketi yapardı, bel ağrısına iyi gelirdi, sonra işine giderdi.
"Çocukları üzerinde baskı yapmadı, bize büyük insan gibi davranırdı. Biz 6 kardeşiz, yemek masasında herkesin belli yeri vardı, ona göre otururduk. Akşam yemeğini, hafta sonu kahvaltılarını topluca yerdik. Sofrada genellikle herkes kendi yemeğini kendi alırdı. Annem koyduğu takdirde yiyeceğimiz kadarını söylerdik. Tabakta, bir pirinç tanesi de olsa yemek bırakılmasına izin yoktu. Yemek ayırımına, yemek seçmeye hoş bakılmazdı. Yemek Bismillâhla başlar dua ile biterdi."
NEFİS TERBİYESİ
Cemal Bey'in görüşmemiz sırasında yaptığı şu izahı aktarmaya değer buluyorum: İnsan dediğimiz varlık iyisiyle kötüsüyle, yalanıyla dolanıyla bir bütündür. Bu durum insanın maddi yapısına benzer. Maddi yapımızda demir var, siyanür var, kalsiyum var. Mesela siyanürün miktarı artarsa ölürüz. Demir artarsa, alüminyum artarsa sıkıntı yaşarız.
Vücudumuzda bütün elementler mevcut. Kanımızı alıp tahlil ediyorlar; sodyum ne kadar var, potasyum ne kadar var ölçüyorlar ve normal değerlerde bulunmasını hedefliyorlar. Manevi yapımız da böyle; iyilik, kötülük gibi birbiriyle cebelleşen yönlerimiz var.
Mesela babam derdi ki, bir şeyi kendi haline bırakırsan yoz olur. Atı kendi başına terk edersen yılkı atı olur. Ama terbiye edersen başka hale gelir.
Nefsin terbiyesi de böyledir. Emmare'den başlayarak nefs eğitimi levvame, mülheme, mutmainne, razıye, marzıyye diye devam eder. Burada maksat nefsi yok etmek değil, minimize etmek (en az seviyeye düşürmek)tir. Nefsi tamamen yok ettiğin zaman yemek yiyemezsin, evlenemezsin, iş yapamazsın, oblomovluk denen bir hastalığa tutulur, oturursun. Dolayısıyla amaç nefsi, terbiye etmek, kontrol altına almaktır.
***
Cemal Bey, Ertuğrul Özkök'ün kardeşi Sema Hanım'la evliydi (Bkz. Salı günkü Hürriyet'te Özkök'ün yazısı). Oğlumun kimya öğretmeni olan Sema Hanım'a, kızları Başak ve Ayşegül'e, Cemal Bey'in kardeşlerine sabırlar ve baş sağlığı diliyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.