TRT Radyo 1'in "Ailece" adında ödüllü bir programı var. İzmir'de hazırlanıyor. Yarın yani 16 Ekim Cuma günü bu programa konuk olacağım.
Saat sabah onda başlayacak, ilk konuk Prof. Nevzat Tarhan. Ben 10.30'da bağlanacağım.
Ana konu kibir. Özetle şunlar üzerinde duracağım: Kibir, insanın kendini başkalarından büyük sayması ve ona göre davranmasıdır. Evet, insan değerli bir varlıktır, ayrı bir şahsiyeti, benliği vardır. Bu şahsiyeti geliştirmesi, kendinde mevcut potansiyel güçleri aktif hale getirmesi gerekir. Bu sırada haddini aşar, en büyük benim der, başkalarına hayat hakkı tanımazsa kibir tuzağına düşmüş olur.
Kibrin zararı sadece başkalarına değildir. Asıl zarar gören bizzat kibir gösteren kimsedir. Çünkü kibir, insandaki yaratıcı güçleri öldürür. Gerçekte sahip olmadığı şeylere sahip olduğunu zanneden kişi, bunları elde etmek için gayret sarf etmez. Kibirli kimse, dünyada kendinden başka hürmet ve hizmete layık insan göremez. Böyle bir insan sevilmez.
Kur'an'da alçak gönüllü olmamız tavsiye edilir: "İnsanları küçümseyerek sakın onlara karşı gururlanıp kibirlenme. Yeryüzünde çalım satarak yürüme. Çünkü Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseyi sevmez. / Yürüyüşünde mütevazı, davranışlarında ölçülü ol. Alçak sesle konuş."
TEVAZU
Kibrin zıddı olan huylardan biri tevazudur. Tevazu yani alçak gönüllü olmak insanı yücelten bir erdemdir. Alçak gönüllü kimse başkalarını küçük görmez her sınıftan insanla görüşür, konuşur. Büyük küçük, zengin yoksul, seçkin veya sıradan olsun herkese yakınlık duyar, sevecen olur. Hz. Mevlana'dan: "Meyveli ağacın dalları yere sarkar, meyvesi yoksa dalları havaya uzanır. Buğday başakları, olgunlaştıkça aşağı doğru eğilir."
Kibrin zıddı olan ikinci huy olumsuzdur. Bu da zillet, meskenet, pısırıklık ve uyuşukluktur.
Aynen kibir gibi, bu sonuncular da asla makbul değildir. Bir başka ifadeyle tevazu, iki uç huy olan kibir ile zillet arasındaki orta yoldur, alçak gönüllü olmaktır. Tıpkı kibir gibi uyuşuk ve pısırık olmak da kötüdür.
Modern eğitimde özgüven, atak, rekabetçi ve tuttuğunu koparan bir birey olma üzerinde çok durulur. Bu elbette güzeldir ama bir şartla: Özgüven demek bencil ve şişkin bir egoya sahip olmak demek değildir. Başkalarını küçük görüp ezerek elde edilen başarı zulümdür.
VAKAR
Adını bile unuttuğumuz önemli kavram var: Vakar. Vakar, ağırbaşlılık, temkinli olma, haysiyet ve şerefi koruma demektir. Hafifliğin zıddıdır. Kibir ne kadar kötü ise, vakar o kadar değerlidir. Kibirle vakar arasında ince bir çizgi vardır. Bunun tipik bir örneğini şu meşhur hadiste görüyoruz: Bir gün Peygamber Efendimiz "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir." buyurdu. Bunun üzerine, güzel giyimli ve güzel görünüşlü bir sahabi şöyle sordu:
-Ey Allah'ın Resulü, ben güzelliği seven bir kimseyim, o kadar ki hiç kimsenin bu bakımdan pabucunun bağında bile benden ileri olmasını istemem. Acaba bu kibir midir? Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:
- "Şüphesiz Allah güzeldir ve güzelliği sever, bu kibir değildir. Kibir, kendini büyük görerek Hakk'ı red ve inkar etmek, halkı da hor ve hakir görmektir." Demek ki kimseyi küçük görmeksizin her türlü imkan ve güzellikten faydalanmak hakkımızdır. Kibir çizgisine varmayan bir vakarla olursa bu ayrı bir güzellik taşır.