Yahudilik ve İslam
Samiha Ayverdi'nin Türk Tarihinde Osmanlı Asırları adlı kitabından Yahudiler hakkındaki görüşlerini aktarmaya devam ediyoruz. Dünya nimet ve servetlerini Yahudilere has bilip bunu da Allah'ın emri tanıyıp kimde ve nerede servet varsa almayı, alamayınca "zor "dan 'hile'ye kadar her çareyi mübah görmeyi dinlerinin icabı bilen Yahudi inanışı, Yunan, Roma, İran ve İskenderiye'de bozgun ve kundakçılık tecrübelerini geliştirip, Hıristiyanlık alemini de içinden vurduktan sonra, silahını, İslamiyetin üstüne çevirdi. İslamın doğuşunda Yahudiler önce şaşırdılar, onun için de bir müddet sinerek iyice planladıktan sonra harekete geçmeyi düşündüler. Hz. Osman devrinin kargaşasında rolleri vardır. Abdullah ibni Sebe isimli bir Yahudi, halifenin şehadetiyle neticelenen ilk fitneyi alevlendiren kimsedir. İmam Ali'nin halifeliği zamanında ise, bu fitneler türlü şekil ve suretlerde devam edecek ve İslam dini sonuna kadar da karşısında kanlı bir Yahudi pençesi görecektir.
CEVHER KAVİM
Musevi menşeli taaruzlar, her zaman sinsice gitmiş, kah zümrelere, kah şahıslara hulul etmesini bilmişti. Öyle ki, tutmuş Haricileri desteklemiş, dönmüş Batınilere taviz vermiş, mezhep ayrılıklarında, akide çatışmalarında bov göstermiş, ne yapmışsa yapmış, kütleyi gafil avlıyarak Müslümanları içinden vurmak imkanını bulmuştu. Kendilerini "cevher kavim' olarak kabul edip dünyayı Tevrat kadrosu içine almak gayesi ile binlerce senedir uğraşan ve bu uğurda Yunan, Roma, Iran medeniyetlerinin yıkılmasında birinci derecede rol sahibi olan Yehovacılar, asırlık tecrübe ve teşkilatçılıklarından faydalanarak, zümre ve şahıs menfaatlerinin arasına sokulup, onları uzaktan uzağa, fakat sistemli ve planlı olarak, istedikleri istikamete götürmüşlerdi. Mesela İmam Ali, tekmil siyasi, kavmi ve şahsi ihtiras
ve dalaverelerin üstünde prensiplerine bağlı bir bahadır yiğit olmasına rağmen, çeşitli Beni İsrail efsane ve efsunlarına büründürülerek, putlaştırılıp bir 'ricat akidesi'ne mevzi seçilmiştir. Hz. Muhammed'in sağ kolu vazifesini görmüş bu ihlas ve safvet kaynağı büyük insan, böylece de İslamın tevhidi karşısına bir ikilik unsuru olarak çıkarılmıştır. Cemel ve Sıffin vak'aları bahane edilerek mazlum ve mağdurların sembolü kabul edildikten başka, uluhiyet isnadına kadar gidilmiş, hatta bundan da ileri varılarak, İmam Ali'yi peygamberin vasisi ve hamisi tanıyan akide, İslam'ı peygambersiz bırakmak tehlikesine götürmüştür.
DÜŞMAN GRUPLAR
Yehovacılarm bozgunculuk taktiği, bir zümreyi İmam Ali'nin ilahlığına inandırıp ona secde ettirirken, bir başka zümreyi de onu lanetlenmeği ibadet kabul edecek derecelere sürüklemiştir. İslam tarihlerinin acı acı kaydettikleri bu fitneler, iç mücadeleler, kanlar, ihtilaller nihayet dinin içinde birbirini boğazlayan fırkalar doğurmuş, ashabın nüfuzunu kıran ve ümmeti birbirine düşüren bu kıyamlar ve kıyametler türlü isimler altında birlik ve beraberliği yıkıp götürmüştür. Yehovacıları, hudutları içine sığındıkları devletlere karşı bu fitne ve bozgunculuğa götüren psikolojik sebebi bir ebedi sürgün ve göç tablosu gösteren Yahudi tarihinin kara yazısında aramak yanlış olmasa gerek. Ancak böylelikle, devletlerin ve medeniyetlerin temellerini taş taş yıkıp çökertmek, bir yandan da dünya servetini, yeryüzüne gerdikleri iktisadi ağın içine düşürmek suretiyle ruhi tatmin yoluna gidip insanlıktan intikam alabilmişlerdir.
YARIN: OSMANLI EKONOMİSİ VE YAHUDİLER
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.