V. Murad ve Masonlar
V. Murad, Abdülmecid'in oğludur. Amcası Abdülaziz padişah olunca, veliahd ilan edildi. Bu dönemlerde meşruti rejimi savunan Yeni Osmanlılarla temas kurdu. Sık görüştüğü Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa ile meşrutiyet, demokrasi ve hürriyet konusunda fikir alışverişinde bulunuyordu. Ziya Paşa ve özel doktoru Kapoleon Efendi aracılığıyla, Abdülaziz'in yönetiminden hoşnut olmayan muhalif grubun lideri Midhat Paşa ile de haberleşmekteydi. Bu yıllarda Osmanlı Devleti çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmıştı. Arkasından Abdülaziz'in hal'i ile birlikte padişah ilan edildi. Saltanatı 93 gün sürdü, akli rahatsızlığı sebebiyle indirildi. Yerine Abdülhamid tahta geçti. Samiha Ayverdi, Türk Tarihinde Osmanlı Asırları kitabında V. Murad'ı Yahudi ve Siyonistlerin kuklası olarak görür. Şöyle der:
MURAD BİLGİSİZDİ
Murad Efendi, nazik, terbiyeli, yumuşak tabiatlı fakat bilgisiz bir şehzade idi. O kadar ki yanlışlarla dolu el yazısı, cehaletine en yakın şahitti. İnkılap ve yenilik konusundaki heyecanlı tasavvurları ve emelleri, hep ağızdan dolma ve çaresizce idi. Bir şeyler yapmak ister fakat ne yapmak istediğini kendisi de pek kestiremezdi. Etrafında oluşan sun'i sis içinde el yordamıyla yürümeğe çalışıyor fakat nereye gittiğini bir türlü kestiremiyordu. Bir Fransız Mason avukata, padişah olduğu zaman tatbik edeceği anayasayı hazırlatacak kadar gafil ve başkalarının ağzına bakan kimse idi. Farmason biraderlerden olan dost ve tanıdıkları, onu da kendi topluluklarına kazanmışlardı. Tabii ki sonrası kolaydı. Nitekim bir yandan göz bağcılığa getirerek, bir yandan da kısa ve dar görüşünden faydalanarak şehzadeye, istedikleri istikameti dikte etmekte güçlük çekmiyorlardı. Bilhassa farmasonluğun tabii icabı olarak, din farkını dikkate almayan bir kültür ve maarif programının, memleket ölçüsünde tatbiki fikrini bu hükümdar adayının zihnine yerleştirdiler. Görevli olarak veliahdın etrafını kuşatan yerli ve yabancı ajanlar, şehzadenin fikri yetersizliğinden faydalanarak, XIX. asrın materyalist görüşüne doğru arkasından itiyorlardı. İşte, gözü kapalı verilmiş bu kararlardan başlıcası maarif davası idi. Uygulanacak kültür programı, gelenek ve göreneklerimize, milli ve mahalli tutanaklarımıza sırt çevirmiş bir ters dönüş olacaktı.
KADER BİZİ KURTARDI
Mason grup, genç şehzadenin gururunu ve kendi kendine olan güvenini takviye ederek onu, bir memleket kurtarıcısı olduğuna inandırmıştı. Bu itimadın karşılığı olarak da, "Kudüs-i Şerif Şövalyesi" ödülüyle taltif edip, bu derecenin alameti olan haçı da boynuna astırmak suretiyle, zavallıyı hem tarihine, hem hanedanına, hem de bizzat kendi kendine karşı ne kadar mümkünse o kadar küçük düşürmüştü. Beşinci Sultan Murad'ı, bu gruba uyarak tahta getiren vekiller ise, memleket için bir felaket olan bu Masonik saltanatın, bir akıl hastalığı sebebiyle önlenmiş olmasındaki manevi iltiması olsun anlayamamışlardı. Aslında bu akıl hastalığı, kaderin açık bir himayesi idi. Sonunda üç aylık bir saltanattan sonra kendisini iktidara getirenler tarafından indirilme zorunluğu doğması, Siyonist emelleri, dalında çürüyen bir meyve gibi, olgunlaşmadan bozmuş bulunuyordu.
YARIN: JÖNTÜRKLER VE SİYONİSTLER
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.