Türk Tarihinde Osmanlı Asırları adlı kitabında Samiha Ayverdi, Yahudilerin Osmanlı ekonomik ve kültürel hayatındaki olumsuz etkilerini yana yakıla anlatır. Asıl üzerinde durduğu dönem Tanzimat ve sonrası ise de daha öncesine de kısaca değinir. Şöyle der:
XVI. asırda sikkeli altun 120; kuruş 80; flori 60 akçe idi. Ama gelecek olan kötü bir zamanda flori ile kuruşun kıymeti değişecekti. Bu yüzden İstanbul kadısına yazılacak hükümde, bu değerlerin korunması istendi. Fakat para kıymetinin istikrarı uzun müddet sağlanamadı. Zira para değerinin değişmesine başlıca sebep, ticaret, sanayi, gümrük ve iltizam işlerini hemen tamamiyle ellerine almış olan Yahudilerin tertibi idi.
Bu şebeke, gün geçtikçe kuvvetlenecek ve yakın bir zamanda Yasef Nassi isminde bir adam çıkarak mali ve ticari bütün iktisadi ve mali meselelerde değil, memleket davalarında bile köprü başlarına kendi ırkdaşlarını getirecekti. Bir taraftan da yine Yahudi cemaati, akçeleri kırkarak, madeni para ölçüsünün bozulmasına sebep olacaktı. 1572 senesine doğru kırık akçenin zararları açıkça hissedilmeye başlayınca, Sokollu, yine tedbir almaya uğraşacak ve yine kadılara hükümler gönderilecekti.
YÖNETİM TÜRKLERDE Yahudilerin, imparatorluğun hayat sahalarını elleri ve işgalleri altına alarak çevirdikleri manevralar, siyonizmin asırlar boyu bütün dünyada tatbik ettiği mali oyunlar ve iktisadı komploların bir örneğiydi. Gerçi Türk müslüman unsur, idare, siyaset ve kültür sahalarında hakim bulunuyor ve umumi refah seviyesi ise henüz yüksekliğini koruyordu. Fakat safdil ve gafil bir zihniyet, büyük kütleyi ekonomik terbiye ve teşebbüslere karşı küçümser bir kayıtsızlıkta bırakmıştı.
Devlet zengindi. Alim, cahil her sınıf halk da, ya zengin, ya da hiç değilse refahlı idi. Ne ki, bu servet, bir döner sermaye değil, siyasi ve askeri hamlelerin içtimai bünye üzerine yığdığı durgun bir servetti. Ve yavaş yavaş kendi kendini tüketeceği, bahusus günün birinde, akan su baştan kesilecek olursa, derenin de kuruyacağı tabii idi. Halbuki ticari ve İktisadi sahalara yatırılan sermaye için böyle bir tehlike sözkonusu olamazdı.
Zira ticarete yatırılan sermaye tükenmez çoğalır ve kapitalist ise günün birinde devlet adamını da, devleti de avucu içine alabilirdi. İşte ihmal edilen iktisadi politika yüzünden şahıs ve zümre kapitalizmi, Osmanlı imparatorluğunun iktisadi ve ticari hayatını Yahudi ve gayrimüslimlerin eline bırakmakta sonsuz bir kayıtsızlık göstermiş bulunuyordu.
TİCARET YAHUDİLERDE Ne çare ki artık o devirde Türk ticareti demek, Yahudi demekti.
Sonraki yıllarda Türkiye'ye gelen İngiltere Büytükelçisinin eşi Lady
Montegue, bu tehlikeyi, tarafsız, objektif ve kuvvetli bir görüşle şöyle belirtmiştir: "Yahudilerin bu memlekette inanılmaz bir nüfuzu ve Türklerden ziyade imtiyazları var. Memleket içinde adeta bir cumhuriyet kurmuşlar, kendi kanunlarıyla idare oluyorlar. Bir yandan aralarındaki sıkı bağlılık, bir yandan da Türklerin ticarete karşı isteksizliği imparatorluğun bütün ticaretini ellerine geçirmelerine sebep olmuş." Ayverdi ekonomi yanında Yahudilerin siyasi faaliyetlerinden de uzun uzun söz eder. Ona göre Sultan Mecid devrindeki, Kuleli vak'ası ve Sultan Aziz'in başını yiyen "Yeni Osmanlılar Cemiyeti" de aynı zümrenin işidir.