1970'li yıllarda dillerden düşmeyen acıklı bir türkü vardı. İki dörtlüğü şöyleydi:
"Bir giyimlik şal mı verdi/ Bir tutacak dal mı verdi/ Tükenmeyen mal mı verdi/ Nem'alacak felek benim,
Yandım yandım kar mı verdi/ Ekşi tatlı nar mı verdi/ Sarılacak yar mı verdi/ Nem'alacak felek benim."
Türkülerimizde genellikle acılar, kederler, üzüntüler dile getirilir. Burada da hayatından memnun olmayan ve mutlu olamamış bir kimsenin şikayetleri anlatılır. Neden şikayet ediliyor? Yokluktan, yoksulluktan, sevgiliye kavuşamamaktan. Bütün bunların sebebi nedir? Bu olumsuzlukları var kılan kimdir? Türküye göre felek! Peki felek ne demektir?
FELEK NEDİR?
Kubbealtı Lugati "Felek" kelimesini şöyle açıklamış: "Gök katlarında yer alan yıldızların insan kaderi üzerinde yaptığı kabul edilen etki, kadere hakim olduğuna inanılan güç, talih, baht." Lugat, örnek olarak başka bir türkü sözüne yer vermiş: "Zalim felek ağu kattı aşıma / Ağam nerden aşar yolu yaylanın."
"Feleğin sillesini yemek": Büyük bir felaket veya zarara uğramak diye açıklanır. Böylece "felek", sanki somut, etkili kuvveti olan bir güçmüş gibi anlaşılıyor. Bu güç genellikle insanların aleyhine çalışan, onları sıkıntıya sokan bir işleve sahiptir. Namık Kemal Hürriyet Kasidesi'ne bu güce adeta meydan okur: "Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin / Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten."
Gerçekte felek diye bir şey yoktur. İnsanlar çaresiz durumlarda kaderlerinden şikayet edecek yerde kabahati feleğe yüklerler.
DEHR NEDİR?
Felek'e benzer, bir kelime daha var: Dehr. Dünya, cihan, alem, zaman, kesintisiz zaman, devir gibi manalara geliyor. Bu da hemen hemen aynı anlamda sayılır. "Dehre sövmeyiniz, çünkü dehr Allah'tır (veya Allah dehrdir)" anlamında bir hadis var. Buna göre, dehre/feleğe nisbet edilen olayların asıl yaratıcısı Allah'tır; bu sebeple zamana sövmek Allah'a hakaret sayılır. Çünkü evrendeki her şeyin yaratıcısı Allah'tır; O'nun iradesi dışında hiçbir varlık tasarrufta bulunamaz. Evet, insanların bir kaderi vardır; ancak bu işin gerçek öznesi dehr/felek değil bizzat Allah ve kişinin kendisidir.
Bir başka kutsi hadiste ise Allah' ın, "İnsanoğlu dehre hakaret etmek suretiyle beni üzüyor. Oysa ben dehrim. Otorite bendedir; gece ve gündüzü ben çekip çeviririm." dediği bildirilmiştir. Bu hadisteki "Dehr benim" ifadesi, "Dehrin sahibi benim" şeklinde yorumlanmıştır. Bu yorum, hadisin bir başka şekline göre, "Başınıza birtakım musibetler geldiğinde dehre sövmeyin ve bu musibetleri ona nisbet etmeyin. Çünkü sizi musibetlere maruz bırakan dehr değil Allah'tır. Siz ona hakaret ettiğinizde, bu hakaret gerçekte Allah'a yapılmış olur.
Şöyle teselli bulabiliriz: Feleğe/dehre kızan, ondan şikayet eden birine "Sen Allah'a mı kızıyorsun?" diye sorulsa, büyük ihtimalle "Haşa, ne münasebet!" diyecektir. En iyisi şikayeti bırakıp hayattan bir şekilde memnun olmanın yolunu bulmaktır. Son tahlilde Allah bizim iyiliğimizi ve mutlu olmamızı ister.