Duymayan, bilmeyen, eleştirmeyen, yakınmayan kalmadı. Alaçatı'nın gürültüsü bu yıl çok ses getirdi. Bazı mekanlar müzik konusunda gerçekten sınırı aştı. Hem kamuoyunda hem de Alaçatı'nın kalbi konumundaki otel ve eğlence yerleri sahipleri arasında bu konu fazlasıyla tartışıldı. Hatta bunun ötesinde hır gür çıkacak noktaya geldi.
Sonuç ortada. Bir sezon daha geçti.
Alaçatı'nın tek sorunu elbette gürültü değil. Ama liste başında bu var. Kökten çözüm Belediye Başkanı Ekrem Oran'ın Kasım ayında açıklayacağı "manifesto" da yer alacak. En azından durum şimdilik öyle görünüyor. Manifesto, büyük ihtimalle kurallar zincirinden oluşacak.
Bir yol haritası sunulacak. Örneğin bir eğlence yeri açmak istiyorsan, şu şu kurallara uyacaksın, uymayanın vay haline denecek.
Ama bana göre ise olay şu. Yasalar, yönetmelikler var. Zabıta var, kolluk gücü var. Yüksek sese karşı kurallar var. Ceza var. Demek ki bunlar uygulanamıyor ki "manifestoya" ihtiyaç var. Hadi daha iyi niyetli olalım, bunlar yetersiz ki "manifesto" şart oldu. Manifestolu turizm umarım çare olur. Yoksa Alaçatı, büyüsünü tamamen yitirecek.
BİZ O GÖBEĞİ KESTİK
Barış Pınarı Harekatı her şeyden öte bir gerçeği yeniden bize gösterdi. O da kendi göbeğimizi kesme cesareti. "Göbek bizim, makas bizim. keselim gitsin" diyemediğimiz onca senelerin üzerinden hepimize bir cesurluk geldi. 'Uçağımızı da yaparız, gemimizi de yaparız' dedik. Diyebildik.
Bunu söylebilmek o kadar önemli ki.
Bu, boş yere söylenen bir söz değil.
Çünkü Türkiye ekonomisi onca krize, tehdite, ambargoya karşı ayakta kalabilen bir güce sahip. Bu sözlerin ardında yatan gerçek bu.
Küçük bir örnek. Biliyor musunuz, sadece Aliağa Organize Sanayi Bölgesi yıllık 50 milyon euro ihracat yapıyor. Hedef 200 milyon euro. 5 bin kişiyi ekmek kapısı sağlıyor ve hedef 60 bin. Alt yapı 56 kilometrelik "galeri" sistemine sahip. Öyle iki günde bir yolları kaz, sonra ilk yağmurda her yer batsın olayı yok.
Bunun benzeri zaten Türkiye'de yok.
Mesleki eğitim kampüsü var, yakında üniversitesi olacak, kendi barajı olacak. Sanayi bölgesi ama ormanı var. Socar, TÜPRAŞ gibi dev şirketler burada. Organize işlerin oskarını alır burası. Yani biz o göbeği zaten çoktan kestik.
YAKIŞMADI
Hani diyoruz ya gastronomi şehriyiz diye. Gastronomi denilen şey, yemek değildir.
Yemeğin malzemesidir. O yemeğe lezzet veren yağı, sütü, domatesi, eti, balığıdır. Gastronomiyi üst lige çıkaran ise bu malzemenin sağlıklı olanıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı taklit tağşiş yapılan ve ilaç etken maddesi kullanılan gıda ürünlerinin listesini kamuoyu ile paylaştı. İzmir'den yüzlerce ürün, bu listede yer aldı.
Özellikle zeytinyağ üreticilerinin sayısı dikkat çekti. Oysa bu listede İzmir'den bir tek firmanın dahi yer almaması gerekirdi. Yakışmadı.