Yağmuru bitmeyen İzmir'de altyapı sorununu çözemedik, çözemiyoruz ve çözemeyeceğiz, anladım.
Kendi çapımda önlemimi alıyorum.
Su geçirmeyen bot ve montlarım, ne olur ne olmaz diye çantama attığım yedek ayakkabılarım, elimde şemsiyem, saçak altlarından yürüye yürüye gidiyorum gideceğim yere...
"Su birikintileri üzerinden atlama" diye bir spor dalı olsa, bir kaç madalyayı gururla taşır, hatta ülkemizi milli müsabakalarda bile temsil edebilirdim.
Suların işgal etmediği daracık yerlerde, parmak ucunda katettiğim mesafede ise prima balerine taş çıkartırım.
Kaç yıllık İzmirliyim, onun yaptığı provadan daha fazla kış gördüm ben memleketimde. Benimle yarışamaz!
PİJAMAN BEKLİYOR
"Peki niye bir ulaşım aracına binmiyorsun?" diyenler olabilir.
Yağmurlu bir günde ulaşım aracına binmek mi!
İçine trafik terminatörü kaçan sürücülerin olduğu memlekette hem de! (Burada başka bir sıfat kullanmak istiyorum ama onlar iyi ve güzel huylu hayvancıklar sanırım. Bu kadar Hintli yanılıyor olamaz!)
Bu sürücülere yağmur nasıl bir etki yapıyor anlamıyorum ki bir araca bineyim.
Sanki buluttan asit yağmuru yağacak öyle bir öfke, kaçış telaşı...
Mümkün olsa, herkes birbirini ezerek, çarparak da olsa hedefine ulaşacak.
Arkadaş, varmak istediğin hedef çok büyük ihtimalle evin!
Gidince de pijamanı, terliğini giyip televizyonun karşısına geçeceksin.
Sen elini kornanın üzerinden çekmeyince yol mu açılıyor?
Önündeki adam, "Meğer arkamdaki sürücü gitmemi istiyormuş, haydi bismillah" diyerek kontağı mı çeviriyor?
Yağmur yağınca, trafik kurallarının yazıldığı kağıtlar mı eriyor?
Kavşak ihlalinden, hatalı sollamaya, kadar seç beğen al...
CEZASIZ SUÇ!
Bir de "yayalardan nefret eden sürücü" moduna geçenler var ki onları anlamak hiç mümkün değil. Aracın içindeyken nasıl bir şişkin ego devreye giriyor bilmem.
Sürücü, yol kenarındaki yağmur birikintilerinin içinden kasıtlı olarak hızla geçip yayaları ıslatıyor.
Bunu yapmaktan kesinlikle zevk alıyorlar!
Tüm bu maganda sürücülere, "araçları kamunun rahat ve huzurunu bozacak şekilde saygısızca kullanmak" maddesine göre ceza yazılabiliyor.
Ama sanırım polis, "gerekli görmeyip" ceza kesmiyor.
Aksi takdirde, aynı sorunun her seferinde tekrarlanması mümkün olur muydu?
O kornayı vücudunun bir uzvu yapıp, eliyle bütünleştiren sürücü bir kez ceza yeseydi...
Yayayı ıslatmaktan zevk alan ruh hastası, bu zevkin bedelini trafik cezasıyla ödeseydi, eminim sayıları azalırdı.
Evet dedik ya, birileri yolları düzeltmiyor, birileri trafik magandalarına ceza kesmiyor.
Herkes topu birbirine atıyor.
Kuralsızlık diz boyu ilerlerken, biz İzmirliler de yuvarlanıp gidiyoruz işte...