Sevince öldürüyorlar peki sevmeyince...
Hep, erkeklerin uyguladığı şiddete ve o şiddete yeterli cezayı vermeyen hakimlere tepki gösterecek değiliz ya...
Bakın bu kez mağdur taraf, erkek! (mi acaba!)
Yer: İstanbul...
Erkek: 54 yaşında...
İstek: Boşanma...
Sebep: Aşkım bitti...
Karar: Bi git işine!
Hakimler, benim gibi değil tabii...
"Bi git işine" cümlesini hukuk diline çevirip, "Evlilik birliğinin tekrar kurulamayacak suretle sona erdiğini ispatlayamadığı için davanın reddine" demiş...
Yani hakim adama demiş ki, "Sevginin bittiğini ispatla!"...
T.D ise, tanık ve delil sunmasına gerek olmadığını, birini sevip sevmediğini ancak kendisinin bilebileceğini söylemiş...
Bu arada karşı taraf da, kocasını sevdiğini ve boşanmak istemediğini beyan etmiş...
Tabii kadına "Eeee kocanı sevdiğini ispatla madem" denmediği için, "sevmediğini" kanıtlama işi, erkeğe düşmüş...
Reddedilen dava Yargıtay'a gidiyor.
T.D'nin avukatı, iç hukuk tükenirse, İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracaklarını belirterek, "Bir kişiyi, eşine karşı sevgisinin kalmadığını ispata zorlamak insani değil" demiş...
İnsanın aklını fena karıştıran bir dava...
Şimdi bu erkekler, boşanma davaları sürerken genellikle kadınları bıçak, pompalı tüfekle falan öldürüyor...
Hatta eski eşinin evine bombayla giden bile görmüştük!
Bu kadar üst aşamaya geçmeyip, bir alt sınırda kalanlar ise sevgilerini tekme tokat, yumrukla falan gösteriyor...
"Çok seviyordum dövdüm!" "Boşanmak istiyordu.
Onsuz yapamazdım öldürdüm!" diyor...
Seven erkek aşkını, dövüp öldürerek ispatlıyorsa; sevmeyeni ne yapacak?
Hadi düşünelim...
Bu adam mahkemede neler söyleyebilirdi... "Eşime sevgimin bittiğini şöyle anladım Sayın Hakim:"
Yüzünü görmek istemiyorum, vallahi bir kaşık suda boğacağım!
Şeytan diyor ki, al eline pompalıyı tara gitsin!
Bir çarpacağım elimin tersiyle ne olduğunu anlamayacak.
Artık sevip okşamak değil, direkt dövmek istiyorum!
Böyle bir gün yolda tutacağım saçından, herkesin içinde 20 yerinden bıçaklayıp, sonra da elimi kollumu sallaya sallaya gideceğim! İçimden öyle geliyor!
Bunları eyleme geçirenler bile doğru dürüst ceza almadığına göre, sadece "lafta kalınca" sanırım herhangi bir ceza verilmezdi...
Eeee, şimdi dönelim yazımızda geriye...
Boşanma aşamasındayken sevenler de dövüp öldürüyorlardı!
Peki o halde bizi kim seviyor, kim sevmiyor?
Biz bunu nasıl anlayacağız?
Bu işin genel geçer, hatta "evrensel" bir kuralı yok mu?
Eğer evrensel kuralı varsa;
"öldüren/döven" bunu "sevdiği" için yaptığını söylediğinde niye kimse kalkıp, "Böyle sevmek mi olur" demiyor!
Sorunun cevabını, bir mahkeme salonunun soğuk duvarlarında değil, Türk Sineması'nın tozlanmayan sayfalarında arayalım...
Hem biraz da içimiz açılsın değil mi?
Sahi sevgi neydi?
Sevgi emekti!
Hayat, filmlerdeki gibi olsa...
Onu bunu bırakıp, Selvi Boylum, Al Yazmalım'ı 9 bin 999 kez izleseeeeek, "adam" olur muyuz acaba!
Kaç erkek, İlyas'ın yaptığı hataları yapmaz?
Kaç erkek Cemşit gibi davranır?
Veee kaç kadın, İlyas'ın yanından o yoldan geçip gidip Cemşit'i seçer!
Bu yazı burada bitmez...
Bir cumartesi devam edelim...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.