İzmir... Uykusuz geceler... Ve öcüler!
Ben o eski ben değilim...
Gündüz gazeteci; gece gönüllü Richter ölçeği modunda geziniyorum...
Prof. Dr. unvanlarının önüne "öd patlatan", "uyku kaçırtan" gibi kelimeler eklemek istediğim uzmanlar yüzünden bana geceler haram!
***
"Geceler yar yaaar, dört duvar efkar..." Benim efkar, yardan değil sarsıntıdan!
"Öcü geliyor" der gibi, "Deprem geliyoooo, geliyoooo... Kaç kaç kaç" diye diye, beni de korkutmayı başardılar...
***
Uyuyamıyorum yahu!
Ne zaman ki, 6.2'yi gördük, bir de üzerine "İzmirliler 2-3 hafta evlerine girmesin, çadırda falan uyusunlar" dediler, bende film koptu!
Hadi buyur, git eve gidebilirsen...
Uyu uyuyabilirsen!
***
Sokakta gezerken insana bir rahatlık geliyor...
Sohbet, muhabbet derken depremi unutuyorum...
Ne zaman ki, apartmana adım atıyorum, hooop "öcü", saklandığı yerden çıkıyor!
***
Haberlerdeki açıklamalar tek tek gözümün önüne geliyor...
Ama biraz daha değişik versiyonla!
Sanki Prof. Dr. Ahmet Ercan, elleri belinde, beni evimin önünde bekliyor...
"Ben sana 3 hafta eve girme demedim mi? Git bakayım çabuk Fuar'da çadır kur" diyor...
"Hocam dalga mı geçiyorsun yaa...
Ben şaka yaptım. Nasıl çadır kuracağız Fuar'da? Bırak eve gireceğim" diyorum hooop oradan Prof. Dr. Zafer Akçığ çıkıyor...
"O kentsel dönüşümü köşende yazıp duruyorsun da bir işe yaramıyor o proje, bak yine söylüyorum. Sizinki evsel dönüşüm. Zemin kötü zemin! Evi yıkıp yenisini yapsan ne fayda. Bir anlamıyorsunuz" diyerek arkasını dönüp gidiyor...
Ben Zafer Akçığ'ın arkasından "Hocammm hocammm iyi de tam olarak ne yapacağız? Nerelere gidelim, nasıl edelim hocaaamm" diye bağırıyorum ı-ıhhh oralı olmuyor!
O giderken, Ahmet Hoca da "Ne halin varsa gör be!" diye söylene söylene gidiyor...
***
Eve giriyorum...
Gözüm avizede...
Sallandı mı o?
Offf...
Depremi unutmaya çalışıyorken, dilime bir şarkı takılıyor...
"Unutamam seni, unutamam seniii.
Unuuutamam."
***
Kitap, yazı, internet, müzik falan derken sonunda uykum geliyor...
"Amaaan" diyorum, "Yeter. Uyu gitsin...
İzmirlilere bir şey olmaz. Bak, bir sürü enerji boşaldı işte. Alışkınız biz depreme..." İşte o anda zihnimde şu cümle beliriyor...
"Sen uyursan, sevdiklerine kim haber verecek?" Cümledeki sorumluluğun büyüklüğüne bakar mısınız?
Kim haber verecek!
Sanki bir deprem anında, sevdiklerimi arayıp uyandırma görevi bana verilmiş gibi hissediyorum...
Sanki ben uyursam, benim dışımda kimse onları aramayacakmış gibi bir his...
***
Kalkıyorum...
Bir kahve daha içiyor...
Ve bir şarkı daha mırıldanıyorum...
Uykusuz her geceee...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.