Eteği, dekoltesi... Silahı, mermisi...
Vatan Şaşmaz cinayeti manşetlerden inmiyor...
Neden?
Maktul, ünlü biri olduğu için mi?
Yoksa, "kadın katil" diye mi bu kadar ilgi çekiyor?
***
Türkiye'de her gün onlarca kadın öldürülüyor...
Cinayette "kötü başrol" ise hep erkek tarafı...
Boşanmayı istemeyen/kabullenemeyen ya da terk edilen erkek, ilk iş olarak şiddete başvuruyor değil mi?
Bıçaklıyor...
Kurşunluyor...
Dövüyor...
Ve kadınlar her gün ölüyor...
Ne kadar da klişe bir gazete haberi!
Erkek katil...
Kadın maktul...
"Ya benimsin ya toprağın" diyen arabesk bir "sözde aşk" cümlesinin ardından yapılan sıradan bir eylem!
Sabah kahvaltısında bir yandan çayını yudumlarken okunacak kadar "olağan!"
***
O kahvaltı masasında, gazetenin diğer sayfasını çevirirken, bazen şu cümleler de çıkıyor ağızlardan...
- "Ayrılmasaymış kocasından!" - "O eteği giymeseymiş!" - "Kim demiş o saatte gece dışarı çık diye!"
***
Hadi dönelim Vatan Şaşmaz cinayetine...
Bu hikayede başrol değişti...
Karşımızda şimdi psikopat bir kadın katil var...
Zengin...
Yaşı ilerlemiş...
Paranın verdiği güce güvenen...
Kendinden genç bir sevgili tercih eden...
Elindeki silahla hakimiyet kurmaya çalışan...
Ayrılığı kabul etmeyen...
"Ya benimsin ya toprağın" sözünün bir adım ötesine geçip, "Ya benimsin, ya benimle birlikte topraktasın" diyerek, cinayetin ardından intihar edebilecek kadar gözünü karartmış bir sözde aşık!
***
Bildik bir profil esasında...
Sadece başrolde erkeğin yerine kadın var işte...
Filiz Aker, parasına, gücüne güvenip, kendinden küçük kadınlarla birlikte olmayı tercih eden yüzlerce erkeğin "kadın versiyonu!" Ama katil kadın olunca algı bir anda değişiyor!
Çünkü toplum buna alışkın değil!
Pazarda domates alır gibi kadın öldürülen bir memlekette, erkek cinayetleri şaşırtıyor...
***
Algı değişimi bununla da sınırlı kalmıyor...
O "ahkam kesen" ağızlar da değişiyor...
Öldürülen kadınlara gösterilmeyen "hoşgörü", cinayete kurban giden erkeğe cömertçe sunuluyor!
Hemen herkes, ağız birliği etmişcesine, ilişkinin geçmişte yaşanıp bittiğini, Vatan Şaşmaz evliyken devam etmediğini, Filiz Aker'in platonik bir aşk uğruna bu cinayeti işlediğini söylüyor...
Hatta Filiz Aker'in yeğeni bile teyzesini suçlayıp, Vatan Şaşmaz'a üzülüyor!
Eşi/sevgilisi tarafından işlenen bir cinayette ölen kadının eteğinden, dekoltesine kadar her şeyi didik didik eden toplum, en basitinden şu soruyu sormuyor:
"Madem platonik bir aşktı, otel odasına niye gitti!" Ya da şöyle söyleyelim...
Elbette bu soru soruluyor ama en küçük harflerle, fısıldanarak!
Peki o otel odasına gidip öldürülen bir kadın olsaydı?
Yine böyle fısıldanır mıydı?
***
Peki sorulmalı mı?
Hayır!
Sorulmasın tabii!
Hiç kimse sormasın!
Bir erkeğin hayatı ne kadar "mahremse", kadınınki de o kadar "mahrem" kalsın!
Kimse kimsenin "tercihlerini", kendi "tercihleri"yle karıştırmasın...
Herkesin yaşadığı günahı/sevabı kendine olsun...
Sadece toplum "ikiyüzlülük", "ayrımcılık" yapmasın!
***
Ve hiç kimse, ne kadın ne erkek...
"Aşk" maskesi arkasına sığınıp bir can almasın...
Bir ilişki, yaşanır ve biter...
Unutamayabilirsin...
Hala seviyor da olabilirsin...
Ama bittiyse bitmiştir...
Çıkartıldığın bir kalbin içine, "mermi" ile giremezsin...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.