Yolda yürüyorsun...
Belki geç kaldın...
Belki keyfine göre bir ıslık tutturmuşsun... Belki öyle canın sıkkın ki, önüne çıkan küçük taş parçasından hıncını alıp bir tekme savuracak haldesin...
***
Ve gözüne bir görüntü çarpıyor...
Bir çocuk...
Uyuyor... Hayır öyle bir pusetin içinde, babasının koynunda veya annesinin kucağında değil...
Kaldırımda uyuyor...
Kuştüyü yatağı falan kim kaybetmiş ki o bulsun... Kirli bir bez parçası sermiş kaldırıma... Gökyüzü tavanı... O sert, soğuk, kirli kaldırım yatağı, yastığı olmuş...
***
"Uyuyanın üzerine kar yağar" diyerek üstümüzü örterlerdi küçükken... Hava çok sıcak...
Türkiye de İstanbul da kavruluyor diye mi kimse örtmemiş onun üzerini! Hiç kimse örtmemiş...
Biri hariç...
***
Onca insan onun yüzüne bakmadan yoluna devam ederken...
"Bu çocuk niye burada uyuyor" sorusu akıllarına geldiği gibi ışık hızıyla silinirken...
Kimse kirlenmiş saçlarını okşamayı aklının ucundan bile geçirmezken biri sarılmış ona...
***
Bir köpek... Patisine atmış üzerine...
Sarıp sarmalamış çocuğu...
Sahi, kaç kişi var ki hayatımızda bize böyle sarılan... Kaç kişinin kollarında olmak ya da kaç kişiye böyle sarılmak istiyoruz ki...
***
Dikkatli bakın lütfen şu fotoğrafa...
Gerçek bir sevgiyi, bağlılığı, sadakati görüyor musunuz?
Yok yok, görmek falan değil bu, hissetmek!
Huzurlu gözüküyorlar uyurken değil mi?
Sanki mutlu gibiler...
Sanki bütün gün sokakta oynamış, sonra evin en güzel odasına çekilmiş uyuyor gibiler...
Sanki biri okşayarak uyandıracak ikisini de...
Haylaz karınlarını doyurup oyuna devam edecekler...
Bir sokakta, çocuk kahkahasına neşeli bir havlama karışacak...
***
Ama sadece öyle gözüküyor işte... Öyley"miş" gibi...
Gerçek sert...
Gerçek acımasız...
Gerçek duygusuz...
Ve gerçek sevgisiz...
***
Bırak odayı, evleri yok...
Muhtemelen bütün gün oyun falan oynamadılar.. Bilmiyorum ki çocuk dileniyor mu, bir yerde mi çalışıyor... Köpek de öyle cins değil... Kimse almaz onu evine...
Tasmasını takıp, gezdirmeye tenezzül etmez...
"Senin köpeğin ne cins?" "Benimki sokak köpeği!" Yok bak hiç afilli değil!
***
Biri almış eline cep telefonunu, görüntülemiş onları... Yoldan geçenleri çekmiş... Dünyanın geldiği noktayı birkaç dakikaya sığdırmış...
Kaybettiğimiz insanlığımızı, bir çocuk ve bir köpek hatırlatmış...
***
Bu görüntüyü çeken kişi de diğerleri gibi yürüyüp gitseydi ne olacaktı?
Bugün o köpek ve çocuk, karşı kaldırımda uyuyacaklardı... Ama şimdi sosyal medyanın gücüyle, eminim bir yerlerden yardım gelecek... Çocuğun hayat hikayesi araştırılacak...
Bir dahaki fotoğrafta onu muhtemelen daha iyi bir halde göreceğiz... Köpeği de bir hayvansever sahiplenir...
***
Sosyal medyanın gücü sayesinde sanırım onlar kurtuldu...
Birbirine sarılan iki canın hayatı olumlu yönde değişecek...
Peki ya diğerleri...
Bir restoranda otururken yanlarımıza geliyor diye garsonların kovaladığı, işletme sahiplerinin kızdığı çocuklar... Arabamızın camına yapışan gülümseyen gözler... Ellerindeki o sakız kutuları, mendiller...
Onlara ne olacak?
Söyleyeyim..
Yıllar geçecek...
"Hayır almayacağım sakız falan git" diye kovaladığımız bir çocuk karşımıza elinde tiner torbası ya da bonzai ile kendinden geçmiş olarak çıkacak...
Belki yüzünü sevip geçtiğimiz o çocukla bir gün ıssız bir sokakta karşılaşınca ürkeceğiz... Belki onu bir gazetenin üçüncü sayfa haberlerinde okuyacağız...
Belki katil...
Belki maktul...
Belki de cani diyeceğiz...
***
Köpek mi? Sevsek de sevmesek de, bir barınağa göndersek ya da önüne bir kuru mama koysak da o hep bizi sevmeye devam edecek...
Yıllar geçse bile...