Marmara depreminin en unutulmaz cümlesiydi...
"Sesimi duyan var mı?" O dönem çalıştığım televizyonda görevli olarak gitmiştim Gölcük'e...
O cümle söylendikten sonraki ölüm sessizliğini bilirim...
Çıt çıkarmaz çevredeki kimse...
Bir enkazın altından gelecek fısıltı ihtimalini duymak için hayat susar!
***
"Sesimi duyan var mı?" Hangi ses?
Mesele, enkazın altındayken değil; "sağlam gibi gözüken" bir evin içindeyken ses çıkarmak!
***
Şöyle demek mesela:
- "Benim evim depreme karşı dayanaklı mı kontrol edin!" - "Bu evi kaç yıl önce yaptığı umurumda değil. Bu kadar yalıtım yoksunu. Bu kadar ince duvarlı. Bu kadar enkaza dönüşmeye meyilli evler yapan her müteahhitten hesap sorun." -"Ve bu evlere ruhsat veren belediyelerin yetkililerine de sorun bakalım.
Bu 'ev' görünümlü, 'kağıt parçalarına' nasıl 'olur' vermişler?"
***
Yok işte, hiçbirimiz ses çıkarmıyoruz...
Deprem sadece "anlık" korkutuyor hepimizi...
Bugünlerde Irak'tan çok İran'ı vuran 7.3'lük depremin görüntülerini izliyoruz mesela...
İçimizi bir ürperti sarıyor...
Uzmanların, depremin Türkiye'yi ne ölçüde etkileyeceği konusundaki açıklamalarını takip ediyoruz...
***
Demiş ki uzmanlar, "Bu deprem Ege'yi ve İzmir'i etkilemez." Açıklamayla, içimizdeki ürperti azalıyor...
Ege'de yaşayanlar, İzmirliler rahatlıyor...
Doğu bölgelerinin tedirginliği sürüyor...
***
Bir süre daha korku sürecek...
Dolan gözlerle enkaz fotoğraflarına bakılacak...
"Taşınsak mı bu evden" diye düşünülecek...
"Deprem olsa nereye kaçarım" diye hesap yapılacak...
***
Sonrası mı?
Sonrası iyilik, sağlık!
Aynen devam edeceğiz...
Ne evimizin sağlamlığı, ne oturduğumuz mahallenin zemini umurumuzda olmayacak...
Her gün gittiğin mekana, mönüye bakmadan sipariş vermek misali...
Bu "alışkanlığımız" da değişmeyecek...
Hayat, bir sonraki depremde de adeta yine yanımıza gelecek...
"Deprem için nasıl bir önlem siparişi verirdiniz" diye soracak...
Biz de cevap vereceğiz...
Her zamankinden!