Hiç kimse sapkın bakışlarını saklayamaz!
O güzel, masum yavruların bedenlerine dokunan, onların ruhlarında derin kuyular açan sapıklar için geri sayım hızlandı... Cinsel istismar suçlarına ilişkin kanun tasarısı, TBMM'ye sunuldu... Hepimiz ne istiyorduk? Hapis cezalarının artırılmasını ve bu sapkınların kimyasal yolla hadım edilmesini...
***
Tasarıya göre, çocuğun cinsel istismarı suçu için öngörülen hapis cezasının üst sınırı 20 yıldan 40 yıla çıkarılacak...
Suçun 12 yaşını tamamlamamış çocuğa karşı işlenmiş olması halinde ise 30 yıldan 40 yıla kadar hapis cezası verilebilecek...
12 yaşını tamamlamamış çocuğa karşı, cebir ve tehditle veya silah kullanarak, cinsel istismar suçu işlenmesi halinde müebbet hapis cezası alabilecek...
Cinsel suçlardan dolayı hapis cezasına mahkum olanlar, kamuoyunda "kimyasal hadım" olarak bilinen cezaya da mahkum edilebilecek...
Suçlunun, tahliye edilme tarihinden 3 ay öncesinden başlamak üzere, tahliyeden itibaren 5 yıla kadar, cinsel isteğinin ilaçla baskılanması tedbiri alınabilecek...
Bu suçlardan mahkum olanlar, devlet memuru olamayacak...
***
Rahatladık mı?
İşin içinde masum bir çocuk varsa, o rahatlama, adamı Konak Meydanı'nda assak bile olmayacak!
Bu cezaların "uygulanması" değil, "caydırıcı" olması en büyük temennimiz belki de... Bir çocuğa karşı işlediği suçta, "hayatını demir parmaklıklar arkasında geçireceğini" bilen sapık, geri adım atsın, o kirli ellerini "dokunmadan" çeksin diye...
Bu cezalar artırılacak, hatta birilerine "ibret-i alem" için, belki de kamuoyunun gözü önünde kimyasal hadım yapılacak tamam ama bizler de gözümü açacağız...
Benim, senin, bizim, onların çocuğunu "hepimiz" sahipleneceğiz!
Akrabalık bağımızın olmadığı ama, toplumsal rolü içinde, "amca", "dede", "abi", hitabının arkasına sığınıp, çocuklarımıza yaklaşanlara dikkat edeceğiz...
İsterse dünyanın en sevecen "amca"sı maskesini taksın, kimse bakışlarındaki "sapkınlığı" saklayamaz...
İşte o art niyetli bakışlara, dokunuşlara dikkat edeceğiz... Bu topraklarda dünyaya gelen bütün çocuklar hepimizin...
Onları biz koruyacağız...
Kirli eller dokunmadan!
***
YALIYA ÜZÜLENLER İZMİR'E BİR DAHA BAKIN!
İstanbul Boğazı'nda meydana gelen gemi kazasının ardından neredeyse yerle bir olan yalı, herkesi pek bir üzdü... Binanın "üzülecek" bir değer olması için illa denize sıfır yapılması gerekmiyor değil mi? Hani böyle reyting rekorları kıran "afilli" bir diziye mekan olması da şart değil!
Mesela İzmir'de Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ni ya da Güzelyalı'nın ara sokaklarını gezin... Bakın bakalım, kaç tane cumbalı ev göreceksiniz... Bu kentin en güzel görüntülerinden biridir o evler...
Bir yalıdan çok daha farklı bir güzellik barındırır... Yalının kibri, mesafesi, soğukluğunun yanında, o cumbalardan adeta sıcak bir gülümseme yansır...
Ne acıdır ki, o cumbalı evlerin çoğu, hiçbir geminin çarpmasına gerek kalmadan, "yalnızlığın" şiddetiyle yıkılıyor...
Önüne "yaklaşmayın" diye bir tabela koyup kaderine terk ediyorlar...
UZAYLI KOMŞU BİR GİT YAA!
Bu diyardan göçüp giden Stephen Hawking'in sözünü dinleyecek ve bir gün uzaylılardan bana mesaj gelirse, cevap falan vermeyeceğim arkadaş! Direkt engelleyeceğim! Bunlar yakında ortaya mı çıkacak nedir, hafiften bizleri alıştırmaya başladılar... 1969 yılında Apollo 11 ekibi ile birlikte Ay'a ayak basan ve evrende yalnız olmadığımızı söyleyen Buzz Aldrin'in ses kayıtları yalan testinden geçmiş... Hadi buyur! Evrende yalnız olmadığımız doğru... Yahu biz sizden bilim kurgu filmlerinde bile kaçıyoruz, gerçeğinizi ne yapalım! Hadi canım, herkes kendi gezegeninde takılsın, bizden milyonlarca ışık yılı uzak durun!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.