Köpek değil sevgi hırsızı!
Pek çok kişi bu sevgiyi anlamıyor ama, evinde kedi ve köpek besleyenler, onları çocuğu gibi görüyor...
Hayatını, o evdeki "can"a göre planlıyor... Gece dışarıya çıktıysa eve erken dönüp onu besliyor, gezdiriyor, hatta bırakacak birini bulamazsa tatile bile gidemiyor...
Bir canlının yeme, içme, yaşama sorumluluğunu üzerine alıyor...
Hastalanınca veterinere götürüyor...
O hayvan, sahibiyle sessiz bir iletişim kuruyor... Kendini halının üzerine atıp, en masum haliyle bakan bir köpek, "okşanmak" için bir sürü numara çekiyor...
Tek beklentisi o işte: Beni sev!
***
Hayvanlar ve sahipleri arasında, anlaşılması zor bir sevgi bağı kuruluyor...
O kedinin veya köpeğin istediği birinci talep: Sevgi... Ve bugünlerde ortaya çıkan hırsızlar, beslendikleri evlerin gözbebeği olan cins köpekleri çalmaya başladı... Hem de onları en "zayıf" yerlerinden vurarak çalıyorlar!
Severek! "Aman ısırır" diye korkulan köpekler, esasında onlara sevgiyle yaklaşırsanız size zarar vermez... (Vahşi olarak yetiştirilen ırklar hariç!) Onlar da, bakıldıkları evin ya da işyerinin bahçesinde başları okşanınca, "hırsızın" peşine takılıp gidiyor işte...
Geride gözü yaşlı sahipleri kalıyor...
Hani malı, mülkü çalanlara "vicdansız" diyorduk ama, bu artık "vicdansızlık ötesi"...
Satıp para kazanacakları köpeklerin, sahiplerinin "çocuğu gibi" olduğunu anlamıyorlar...
Ve o evden bir köpek değil, sevgi çaldıklarını bilmiyorlar...
HANİ BİR ŞEY OLMAYACAKTI!
Bir çocuk için en keyifli anlardan biridir dondurma yemek...
Hiçbir pasta, çikolata, abur cubur; dondurmanın yerini tutmaz...
O bir sevinçtir!
11 yaşındaki Melih de sevinçliydi...
İstanbul Ümraniye'de, abisi ve arkadaşlarıyla kaldırımda oturup dondurma yiyordu... İşte o sırada, tadilat yapılan bir binanın çatısındaki kalas, başına düştü...
Öldü Melih... Hem de dondurma yerken...
Mahalle sakinlerinden biri, çatıyı tamir eden ustaya birkaç gün önce, "Dikkat et. Buradan bir sürü çocuk geçiyor" demiş... O da cevap vermiş: "Bir şey olmaz." İşte bu mantık var ya bu mantık, bizi bitirir! Çatıda hiçbir önlem almayan "cahilliğin"; o kalas yığınlarını canının istediği gibi yığan "vurdumduymazlığın" yansıması bir söz... Şimdi o adamın karşısına geçip, sormak gerek... Hani bir şey olmayacaktı be adam!
EKMEK BULAMAZSA PASTA MI YESİN!
Bak şimdi yaa, daha dünkü yazımda korudum ben Canan Hocamı...
Meğer ne "aşk kadınıymış" da bilmiyormuşuz, eşine "Sana yanımdayken bile hasretim" diye ilan-ı aşk eden Canan Karatay, ne yiyip içiyorsa aynısından istiyorum dedim... "Ekmeği azaltırsak sadece kanser değil bütün hastalıklar, kalp krizi de, şeker hastalığı da özellikle kanser de azalır" diyen Karatay'a, Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı sert tepki verdi... Balcı, "malum kişi" diye tanımladığı Karatay'ın aksine, ekmekte önemli vitaminler ve mineraller olduğunu söylerken, "Fırıncı esnafından Karatay Hanım'a ekmek yok" dedi.
Ne yapsın şimdi Hocam, ekmek bulamazsa pasta da yiyemez ki!
Şakası bir tarafa, yahu bırakın Canan Karatay'a bu kadar yüklenmeyi...
İsteyen söylediklerini yapar, istemeyen de ekmeğini, yemeğin suyuna bandıra bandıra yer!
Bu tepki niye?
Yoksa söyledikleri doğru olduğu için mi bu kadar ürkütüyor Hoca!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.