Aşk bir mucizedir
Sıcacık bir hikaye
Önce kısa bir özet: Her şeyin yolunda gittiği bir hayata sahip olan Eylül, talihsiz bir olay sonrasında yaşamının son bir ayını unutur. Çevresindeki herkes, tüm arkadaşları ve ailesi ona hiçbir sorun olmadığını söylemesine rağmen Eylül bir şeylerin yolunda gitmediğinden şüphelenir. Tamamen bilinçsizce, sadece içgüdülerini dinleyerek Bozcaada'ya gider ve orada tesadüf eseri hiç tanımadığı tuhaf bir adamla karşılaşır. Bu gizemli yabancı ise kendinden emin bir şekilde Eylül'e kendisini hatırlaması gerektiğini, aşık olduğu adam olduğunu söyler.
Filmin kahramanı Eylül'ün yaşadıkları bizim sinemamızda pek de izlemeye alışık olmadığımız bir durum. Hafızasını yitiren birisi. Öncelikli ilginçliği buradan geliyor. Bu durum senaryonun içine çok iyi kurgulandığı için merak "aşk"la baş başa gidiyor. Bozcaada'nın yazınki neşesi, sonbahardaki hüznüyse filmin görsel zenginliği.
Eylül reklam prodüksiyonu yapan, sabah kahvesini "Luca"da içen, aşık olmak için kendisini fazla neşeli bulan genç bir kadın. Hayat felsefesi: "Carpe diem"! "Tekin" ise Bozcaada'ya kaçmış kendisini tabelacı olarak tanıtsa da sevilen bir karikatürist. Eylül ne kadar dışa dönük, sosyalse Tekin de bir o kadar içine kapanık. Zıt karakterler birbirini çekiyor. Eylül'e aşık olan Tekin kabuğundan dışarıya çıkıyor. Sonra mı neler olur? Neler olmuyor ki deyip filmin sürprizlerini bozmayayım.
"Ezel"in senaristi
Filmin büyük bir meselesi yok. Günlük hayatta dertleri olmayan iki insanın duygu yüklü ilişkisini odağına alıyor. Aşkın nasıl bir mucize olduğunu anlatıyor. Sevginin insanın hayatında nasıl bir gereksinim olduğunu da. Kerem Deren ilk yönetmenlik denemesinde herkesi kalbinden vuracak bir konuyu seçiyor.
Az oyuncuyla ve bir Bozcaada'yla harikalar yaratıyor. Kuşkusuz bunda sağlam bir senaryo ve usta işi görüntülerin payı çok büyük. Bildiğiniz gibi Kerem Deren meşhur "Ezel" dizisinin senaristi.
Zengin bir görsellik bu filmin olmazsa olmazlarından. Kamerasıyla "Bal" ve "Bir Zamanlar Anadolu'da" filmleriyle sanatının doruğuna çıkan Gökhan Tiryaki "Küçük Bir Eylül Meselesi"nde de tablo gibi görüntülere imza atıyor. Hayranım onun gözünden peliküle aktarılan görüntülere.
Başrol genç yıldızların
"Kelebeğin Rüyası"nda ikinci kızı oynayan Farah Zeynep Abdullah enerjisiyle inandırıcı bir "Eylül" karakteri yaratıyor. "Engin Akyürek" ise "Tekin" karakterinin senaryoda çok iyi geliştirilmemiş olmasının handikabını yaşıyor. Keşke Ege Aydan'ı da daha uzun izleyebilme şansımız olsaydı.
Her yerin kalpler, çiçekler ve böcekler kaynadığı "Sevgililer Günü" haftasında ajandanızda "Küçük Bir Eylül Meselesi"ne de bir yer ayırın derim. İnanın pişman olmazsınız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.