Akşam ezanı okunmadan eve gelme zorunluluğumuzun olduğu o günlerde kan ter içinde kalana kadar oynadığımız oyunların tadı hala damaklarımızda. Açlığımızı bile unutturan o heyecan, 'Hadi eve' diyen annelerimizin sesiyle kesildiğinde nasıl da üzülürdük. Ayrılırken ertesi gün için sözleşirdik arkadaşlarımızla.
Onları çok severdik. Kavga da ederdik ama illa ki çözerdik sorunları. Güçsüzün yanında olur, hiç kimsenin dışlanmasına izin vermezdik. Biz izin versek anne babalar müdahale ederdi zaten.
Zaman değişti. Çocukların da değiştiğini iddia ediyoruz. Evden çıkmamalarını da değişimin en büyük kanıtlarından olarak gösteriyoruz.
Bilgi değişir, teknoloji değişir, yapılar değişir, kurallar bile değişir ama insan özünde hep aynıdır.
Çünkü öz değişmez.
BAHÇELER CIVIL CIVIL
Çocuk da hep çocuktur. Çocuk oyun oynamayı sever. Oyunla öğrenir.
Oyunla iletişim kurar, kendini anlatır, karşıdakini anlar. Takım olmayı yine oyunla deneyimler., stratejik davranmayı da. Oyunun sonunda görür ki kazansa da kaybetse de aslolan dostluk, kurduğu bağlar.
Yine oyunla pes etmemenin önemini kavrar. Milli Eğitim Bakanımız sayın Yusuf Tekin, okulların sadece öğrenme alanı olmadığını vurguluyor ve ekliyor, 'Çocuklarımızın sosyal yaşamlarının geliştiği fiziksel, duygusal ve bilişsel gelişimlerinin desteklendiği alanlardır okullar' diyor. Okullarımızda sevgi, dostluk, arkadaşlık, öğrenme, birlik ve beraberlik olduğunu anlatıyor. Sayın Bakanımızın talimatları ile okul bahçeleri oyun alanları haline geliyor.
Okul bahçeleri tekrar cıvıl cıvıl .
Bu bahçelerde geleneksel oyunları büyük bir keyifle oynuyor çocuklar.
Eve geldiklerinde annelerine aç kapıyı bezirgan başını, saklambacı, mendil kapmacayı ve daha nicelerini anlatıyor artık çocuklar. Dijital dünyanın dışındaki gerçek oyunların hakiki lezzetlerine varıyorlar ve hepsinden önemlisi arkadaş olmayı öğrenip bağ kuruyorlar. Bağlantı kurmadan gerçek bağlar kurmanın keyfini yaşıyorlar yani. Bir başka deyişle özüne uygun davranmanın mutluluğu sarıyor benliklerini.
ÇOCUKLARLA OYNAYIN
Geleneksel oyunların içerisinde toplumsal değerler vardır. Kültürel değerlerin bilincine en iyi oyunla varır çocuk . Yani oyunlar kültürel aktarım araçlarıdır aynı zamanda.
Mesela, saklambaçta ebe olan çocuğun hile yapmaması gerekir. Oyunda dürüst davranmayı öğrenir. Evcilik ile empatiyi, sosyal rolleri kavrar.
Sabırlı olmak, yılmamak, karşıdakine saygı göstermek de hep geleneksel oyunlardan öğrenilir. Ama hepsinden önemlisi geleneksel oyunlarla sosyalleşir çocuk. Ortak amaç için birlikte hareket etmeyi yine bu oyunlarla becerir, hayatına da taşıyabilir.
Günümüzde oldukça yaygınlaşmış olan dijital oyunların kazanımlarından bahsetmek pek mümkün görünmüyor. Aksine içe kapanma, bencillik gibi özellikleri arttırdığı da bilinen gerçekler. Çocuklar değişti tezi bizlerin onlara sundukları ile alakalı.
Bebeklikten çocukluğa geçişte, yavrusuyla oynamaya hevesli bir ebeveyn çocuğun en büyük şanslarından biri olmalı. Çocuğuyla oynadıkça elinde oyun gibi sihirli bir değnek olduğunu fark eden anne baba, iletişimin de en kolay yolunu keşfedecek. Sonrasında okullarda da devam eden bu alışkanlık akran zorbalığını önlemede en etkili yöntemlerden biri olacak hiç kuşkusuz. Oynayarak öğrenen çocuğun mutluluğu bu ülkenin geleceği için önemli yatırımlardandır. Hele de bu oyunlar geleneklerden süzülüp gelmiş, kültürel öğeleri de içinde barındırıyor ve öğrencilere değerler bilincini kazandırıyorsa daha ne istenir ki? Biz büyükler biliriz ki,hayatı kuralına göre oynanan bir oyuna çevirmek, yaşamı elbette daha keyifli kılacak. Öyleyse işe çocuklarımızla oynayarak başlayalım.