Haftaya biraz kafanızı karıştıracak, canınızı sıkacak bir konuyla başlatacağız belki ama hayatın kendisi kadar gerçek ve zorunlu bir konu olduğu için es geçmek mümkün değil. Aslında 10 gündür bekliyorum bir değişiklik olacak, taraflar tavır değiştirecek diye ama gelinen nokta, başladığımız noktayla aynı. Sözü fazla uzatmadan konuya giriyorum.
Konu: KAN...
Taraflar, Kızılay, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Karşıyaka Belediyesi... Kızılay Ege Bölgesi Kan Merkezi Müdürü Dr. Gökay Gök, 10 gün önceki bir görüşmemizde kan stoklarının hızla azaldığını ve artık neredeyse "yok" durumuna geldiğini söyledi. Tamamıyla gönüllülük esasına dayalı olarak bizlerin, sizlerin, hepimizin kanını verdiği ve başta doğal afetler olmak üzere, kan ihtiyacı olan Türkiye'nin ve hatta dünyanın her yerine kan temin eden Kızılay'ın en fazla kan stoğunun olduğu bölgede kan kalmaması elbette ilgimi çekti. İki ana artelde yıllardır gezici kan alma aracı ile gönüllülerden günde 200 üniteyi aşkın kan toplanıyordu. Ancak bundan bir ay kadar önce İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kızılay'a aracını kaldırmasını ve bundan sonra Konak'ta vapur iskelesi solundaki köprü altındaki İzelman'a ait otoparkta kan alma işlemini yapmalarını söyler. Gerekçe de "Çarşının girişindeki kötü görüntü!"
Büyükşehir'den birkaç gün sonra Karşıyaka Belediyesi'nden de benzer bir yazı gelir... Karşıyaka çarşısı girişindeki Kızılay aracını kaldırmalarını ve Demokrasi Meydanı'nın kenarında bundan sonra durmaları söylenir. Gerekçe yine aynıdır, çarşının görüntüsü bozuluyordur ve girişi kapanıyordur... Elbette bu konu, benim için yeterince ilginçti. O yüzden önce Aziz Kocaoğlu, sonra da Cevat Durak ile ayrı ayrı görüştüm. Aziz Bey'in, Kızılay'ın ve kan toplama yerinin değiştirilmesiyle ilgili sohbet başlar başlamaz hiç beklemediğim bir tepki gösterdiğini ve hayli kızgın bir tonla yanıt verdiğini kayıtlara geçirmeliyim. Belli ki olayın bir geçmişi, süreci vardı. Aynen şöyle dedi:
GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ
"Öyle herkes her istediği yerde her istediğimi yaparım diyemez. Kızılay da olsa, başkası da olsa aynı şey geçerli. Çarşının görüntüsünü bozuyor Kızılay'ın araçları, girişi kapatıyor. Belli süre olsa neyse, sürekli yapıyorlar. Bu işin ticaretini yapıyorlar, parayla yer tutsunlar, öyle yapsınlar!" Başkan'a, "Ama Sayın Başkan, Kızılay'ın yaptığı işlevi 'ticaret' olarak görmek mümkün mü? Bir gün gelir hepimizin bir ünite kana ihtiyacı olur. Bu kadar hayati bir konuyu ticaretle anmak ne kadar doğrudur?' diyecek oldum, tepkisi daha da arttı:
"Aziz Kocaoğlu'na çatmak moda oldu zaten. Her şeyin kuralı var. Bu kural Kızılay için de geçerli! Yeni yer gösterdik, orada dursunlar bundan sonra."
İkinci adresim Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak oldu. Cevat Başkan, 3 aylığına Kızılay'a verdikleri iznin 3 yıla çıktığını, çarşının görüntüsünün ve nizamının bozulduğunu söyleyerek, Demokrasi Meydanı'na yönlendirdiklerini hatırlattı.
Bunları yazarken ne kimseyi üzmek gibi ne de kimseye ayrıcalık yapmak gibi bir niyetim yok. Beni bilen bilir. Ben, üzüm yemek istiyorum, bağcıyı dövmek değil. Bakın, Kızılay Bölge Müdürü diyor ki: "Günde 200 üniteden fazla kan toplarken, yeni gösterilen yerlerde 15 üniteye indi benim kan toplama limitim. Ne benim stoklarımı doldurur bu miktar ne de, ihtiyaç olduğunda karşılayabilirim. Kan konusu bu... Bu işin ticareti-siyaseti-ilmi-bilimi olmaz. Candan hayattan sözediyoruz.. Bir gün hepimize lazım olmayacağını kim garanti edebilir ki?"
VAN DEPREMİ
Son Van depreminde kan ihtiyacı, Kızılay Ege Bölge'den karşılandı. Türkiye genelinde en iyi çalışan bölge burası. Başkanlar, belki kendilerince haklı olabilirler ama "kamu yararı" denilen kapsamı onlara anlatmama zaten gerek yok. Burada bir zıtlaşma durumu hasıl olmuş sanki. Biri vermem diyor, öbürü kalayım diyor. İşin bilinmeyen noktasında başka bir hesap ya da hesaplaşma var mı bilemem. Ama, benim Yeni Asır olarak bildiğim tek şey var... KAN DEMEK HAYAT DEMEKTİR...
Hatırlarsınız, 3 yıl önce Kızılay ile birlikte Yeni Asır olarak çok örnek bir kampanya yürüttük. İzmir ve Ege'nin tüm illeri, bütün yöneticileri ve halkıyla kan bağışı yapıldı. Stoklar doldu ve işte bu bilinç, yakın zamanda Van'da başımıza gelen depremde ne kadar doğru bir iş yapıldığını gözler önüne serdi.
BORAN VE ÇIĞLIK
Hepimizin hayatında önemli bir yer tutan, usta sunucu Orhan Boran'ın çığlığını dün bütün gazetelerde okudunuz.
"Bir ünite kan bulduğumda YAŞASIN diyorum" diyordu Orhan Boran. Kanserden sonra kemik iliği hastalığına yakalanmış ve iki haftada bir kan gerekiyor. Bulunca da, sevinçten ÇIĞLIK atıyorlar karı-koca...
Bu kenti, bu ülkeyi ve insanları ne kadar çok sevdiklerinden zerre kadar şüphem olmayan iki Sayın Başkan'a seslenmek istiyorum. Sorun ne ise lütfen çözün. Taraflar bir araya gelsin ve bir orta yol bulunsun. Benim başıma gelmez demeyin.
Bir gün hepimizin tek bir ünite kana muhtaç olduğu an gelebilir.
ÇIĞLIK atmak zorunda kalmadan, lütfen bu KAN MESELESİNİ ÇÖZÜN...