Hançerli demokrasi olmaz
Siyaset dilinde bazı tılsımlı kelimeler vardır;
Demokrasi, vesayet rejimi, tasfiye, ilke, mağdur ve mağrur, milli irade vs..
İdeolojiniz (uçlarda olmadığınız sürece) ya da siyaset yelpazesinin neresinde olursanız olun; bu tılsımı unutmamanız, terk etmemeniz lazımdır.
Bugünlerde bu kelimeleri daha çok anar olduk. Hatta artık günlük dilimize de yerleşti.
Ama olsun; zarar gelmez bu tılsımdan. Korkuyu değil tam tersine kendine güveni, özgürlüğü getirir.
Gelelim bugünkü olanlara.
Adına "yolsuzluk operasyonu" denilen ama baştan sona operasyonun kendisi soru işaretleriyle dolu ve gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış bir senaryo izliyoruz 17 Aralık'tan bu yana.
Hatalar olabilir ki; bu hatayı yapanlara bedel neyse ödettirilir, buna kimsenin itirazı yok.
Ama, siyaseti yeniden dizayn etmek gibi bir hedefle yola çıkılır ve burada başta yargı ve emniyet olmak üzere devletin en tarafsız olması gereken kurumları, bizzat uygulayıcısı kişiler eliyle işin içinde olursa; burada taraflı tarafsız herkesin DUR demesi gerekiyor.
Siyasetin dizayn edileceği yer bellidir; SANDIK...
Sanırım bunda kimsenin bir itirazı olmaz.
Sandıktan önce ve sandık dışında yapılan her SİYASETİ YENİDEN DİZAYN etme yolu ve yöntemine karşı herkesin hemfikir olması gerekir.
Hele ki; yargı eliyle yapılmak istenilenine...
"Ya tuz da kokarsa" diye bir söz vardır bilirsiniz...
Buradaki tuz, yargıdır.
Aman ha; kokutmamamız gereken belki de tek yer yargı, bunu da unutmayalım.
Seçimlere 90 gün kala düğmeye basılan operasyon, devlet içinde bir paralel devlet yapılanmasının vücut bulmuş halidir.
Ne acı ki; bu yapının ulaştığı ve bulaştığı ve artık bizzat rol kestiği kurum; en bağımsız olması gereken bazı yargı mensuplarına kadar gelmiştir.
Zaman ayarlı operasyonel adımlarda başrol, hele ki belli yargı adamları tarafından oynanıyor.
Operasyonu başlatan İstanbul Başsavcı Vekilliği'nden alınarak Bakırköy'e atanan Zekeriya Öz ile ilgili bugünkü haberimizi çok dikkatli okumanızı tavsiye ederim.
Daha iki yıl öncesine kadar eşi çalışmadığı gerekçesiyle HSYK'ya lojman önceliği sebebiyle Özel Yetkili Savcı olarak (Yasemin Güneri'nin Habertürk tv'de HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur röportajı) atanmasını talep eden Öz, bu 2 yıl içinde sadece THY ile 17 yurtdışı seyahati yapıyor ve buralarda yüzlerce milyar liralık harcama yapabiliyor ya da yaptırıyor!
Tuz kokmasın diye şimdi bazı kanun değişiklikleri gündemde. Sadece AK Parti'nin değil, muhalefet partilerinin de hatta Barolar Birliği'nin de desteklediği bir dizi düzenleme yapılacak.
Ne yargıç diktatörlüğü istiyoruz ne de bürokratik vesayet.
Arkadan hançerleyen, siyasi planlar ve siyaseti dizayn etmek isteyen bir yargı da istemiyoruz.
Milli iradenin hakim olduğu ve sonuna kadar güvendiğimiz ve son güvence olarak görebildiğimiz bir yargı istiyoruz...
Buna itirazı olan var mı?
Demokrasi, vesayet rejimi, tasfiye, ilke, mağdur ve mağrur, milli irade vs..
İdeolojiniz (uçlarda olmadığınız sürece) ya da siyaset yelpazesinin neresinde olursanız olun; bu tılsımı unutmamanız, terk etmemeniz lazımdır.
Bugünlerde bu kelimeleri daha çok anar olduk. Hatta artık günlük dilimize de yerleşti.
Ama olsun; zarar gelmez bu tılsımdan. Korkuyu değil tam tersine kendine güveni, özgürlüğü getirir.
Gelelim bugünkü olanlara.
Adına "yolsuzluk operasyonu" denilen ama baştan sona operasyonun kendisi soru işaretleriyle dolu ve gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış bir senaryo izliyoruz 17 Aralık'tan bu yana.
Hatalar olabilir ki; bu hatayı yapanlara bedel neyse ödettirilir, buna kimsenin itirazı yok.
Ama, siyaseti yeniden dizayn etmek gibi bir hedefle yola çıkılır ve burada başta yargı ve emniyet olmak üzere devletin en tarafsız olması gereken kurumları, bizzat uygulayıcısı kişiler eliyle işin içinde olursa; burada taraflı tarafsız herkesin DUR demesi gerekiyor.
Siyasetin dizayn edileceği yer bellidir; SANDIK...
Sanırım bunda kimsenin bir itirazı olmaz.
Sandıktan önce ve sandık dışında yapılan her SİYASETİ YENİDEN DİZAYN etme yolu ve yöntemine karşı herkesin hemfikir olması gerekir.
Hele ki; yargı eliyle yapılmak istenilenine...
"Ya tuz da kokarsa" diye bir söz vardır bilirsiniz...
Buradaki tuz, yargıdır.
Aman ha; kokutmamamız gereken belki de tek yer yargı, bunu da unutmayalım.
Seçimlere 90 gün kala düğmeye basılan operasyon, devlet içinde bir paralel devlet yapılanmasının vücut bulmuş halidir.
Ne acı ki; bu yapının ulaştığı ve bulaştığı ve artık bizzat rol kestiği kurum; en bağımsız olması gereken bazı yargı mensuplarına kadar gelmiştir.
Zaman ayarlı operasyonel adımlarda başrol, hele ki belli yargı adamları tarafından oynanıyor.
Operasyonu başlatan İstanbul Başsavcı Vekilliği'nden alınarak Bakırköy'e atanan Zekeriya Öz ile ilgili bugünkü haberimizi çok dikkatli okumanızı tavsiye ederim.
Daha iki yıl öncesine kadar eşi çalışmadığı gerekçesiyle HSYK'ya lojman önceliği sebebiyle Özel Yetkili Savcı olarak (Yasemin Güneri'nin Habertürk tv'de HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur röportajı) atanmasını talep eden Öz, bu 2 yıl içinde sadece THY ile 17 yurtdışı seyahati yapıyor ve buralarda yüzlerce milyar liralık harcama yapabiliyor ya da yaptırıyor!
Tuz kokmasın diye şimdi bazı kanun değişiklikleri gündemde. Sadece AK Parti'nin değil, muhalefet partilerinin de hatta Barolar Birliği'nin de desteklediği bir dizi düzenleme yapılacak.
Ne yargıç diktatörlüğü istiyoruz ne de bürokratik vesayet.
Arkadan hançerleyen, siyasi planlar ve siyaseti dizayn etmek isteyen bir yargı da istemiyoruz.
Milli iradenin hakim olduğu ve sonuna kadar güvendiğimiz ve son güvence olarak görebildiğimiz bir yargı istiyoruz...
Buna itirazı olan var mı?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.