Soma ve deprem
Türkiye Soma felaketinin yaralarını sarıyor. 301 madencimizin şehit olduğu elim kazanın sorumlularının yargı önünde hesap verecek olması, bir nebze acımıza iyi gelecek ama gidenlerin yeri elbette dolmayacak.
Acılara merhem olma görevi devletin değil tek başına. Geride kalan yetim ve ailelere bağlanacak maaş dışında, Türkiye'nin her yerinden küçüklü büyüklü yapılan yardım ve uzanan eller örnek olmalı. Pazar günkü gazetemizde verdiğimiz Gazi Hastanesi Sahibi Dr. Selim Amato'nun 13 yaşındaki kızı Suzan'ın, resim yarışmasından kazandığı ödülleri, "Benim ihtiyacım yok. Soma'daki kardeşlerime göndermek istiyorum" diyerek küçücük cümlesine ne kadar büyük bir insanlık sığdırdığı da buna en güzel örneklerden birisi.
Soma'da kaybettiğimiz 'can'larımız dururken, Türkiye'nin bir başka gerçeği de yeniden gündemimize geldi. İş güvenliği ve işçi sağlığında aslında ne kadar kötü bir karnemiz olduğunu tekrar hatırladık; Türkiye'de her gün 172 iş kazası oluyor ve 4 işçi ölüyor ortalama. Ölümlü iş kazalarında Avrupa 1'incisi, dünya 3'üncüsüyüz maalesef!
Rakamlar ve istatistikler ortada. Acı bir olayla yeniden gündemimize girdi ama buradan tüm partilere, tüm siyasilere, tüm sivil toplum örgütleri ve tabii ki medyaya sesleniyorum; Önce kağıt üzerinde, sonra da uygulamasında takiple bu işin peşini bırakmayalım...
50 BİN ÖLÜM
Marmara ve Ege, 6.5 şiddetindeki depremle bir kez daha hatırladı 'deprem' kabusunu. Çok şükür ölüm olmadı. Buna sevinmeli sevinmesine de rehavete de kapılmamalı. Tam tersine; 'biri daha ölmeden' tedbirler alınmalı. Dün, Yenigün gazetesinde Ömer Dinçer'in yazısını tekrar okumanızı tavsiye ederim. 1. Derece deprem bölgesindeki İzmir'de ve Ege'de bir an evvel 'kentsel dönüşümün' söz'de değil, öz'de yapılması gerektiğini çok güzel anlatmış, uyarmış. Bu konuda sadece merkezi hükümet değil, belediyelerin de eyleme geçmesi şart.
Bunun için kamuoyu oluşturulmasında görev de biz medyaya düşüyor. Bir kent düşünün ki; belediye ve kamu binalarının, 7 şiddetindeki bir depremde her an yıkılmaya hazır olduğu raporlarla tescil edilmiş ama kimse bunu gündeme getirmiyor.
Buradan herkese sesleniyorum; 7'nin üstündeki bir depremde 50 bin kişinin yaşadığı yerlerdeki binaların yerle bir olacağı noktasında uzmanlar uyarıyor. Duyuyor musunuz?
Sema Pekdaş'a çağrım var...
Sevgili Kemal Göktaş, Ankara'nın en iyi yargı muhabirlerindendir. Dün bir haberi vardı; "Görüntüleri gizlice çekilip internete yüklenen genç kadın memurluktan atılmış ve açtığı tüm davalar reddedilmişti. Son çare olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 5 hakim mağdur kadının haklılığını tescil etti ama tekrar mağdur etti kadını; Başvurusunda 'hakkındaki bilgilerin gizli kalmasını istemişti' ama AYM, buna rağmen kararı Resmi Gazete'de yayımladı. Yıllardır herkesten sakladığı olay, tüm ayrıntılarıyla ifşa edildi."
Buradan tüm kadın örgütlerine ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile tüm kadın milletvekillerine sesleniyorum. Şimdi sizin için sınav zamanı; 'Pardon' denilerek geçiştirilecek bir olay değil bu. Kadın, cebren ve hile ile çekilmiş görüntüleri internete sızdırılarak ilk mağduriyetini yaşıyor. Tehdit ediliyor, para isteniyor. Yetmiyor; memurluktan atılıyor. Yetmiyor, hakkındaki karar Resmi Gazete'de yayımlanarak alenileşiyor. Yoruma gerek var mı, bilemem.
Ama bildiğim bir şey var; Bu kadın veya hiçbir kadın bu muameleyi hak etmiyor.
Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, avukatlığı ve Baro Başkanlığı döneminde kadın haklarıyla ilgili konularda son derece duyarlıydı. Şimdi, en başta bu iş bence ona düşer. Hem siyasetçi hem hukukçu hem kadın.
Ne dersiniz Sema Hanım?
Acılara merhem olma görevi devletin değil tek başına. Geride kalan yetim ve ailelere bağlanacak maaş dışında, Türkiye'nin her yerinden küçüklü büyüklü yapılan yardım ve uzanan eller örnek olmalı. Pazar günkü gazetemizde verdiğimiz Gazi Hastanesi Sahibi Dr. Selim Amato'nun 13 yaşındaki kızı Suzan'ın, resim yarışmasından kazandığı ödülleri, "Benim ihtiyacım yok. Soma'daki kardeşlerime göndermek istiyorum" diyerek küçücük cümlesine ne kadar büyük bir insanlık sığdırdığı da buna en güzel örneklerden birisi.
Soma'da kaybettiğimiz 'can'larımız dururken, Türkiye'nin bir başka gerçeği de yeniden gündemimize geldi. İş güvenliği ve işçi sağlığında aslında ne kadar kötü bir karnemiz olduğunu tekrar hatırladık; Türkiye'de her gün 172 iş kazası oluyor ve 4 işçi ölüyor ortalama. Ölümlü iş kazalarında Avrupa 1'incisi, dünya 3'üncüsüyüz maalesef!
Rakamlar ve istatistikler ortada. Acı bir olayla yeniden gündemimize girdi ama buradan tüm partilere, tüm siyasilere, tüm sivil toplum örgütleri ve tabii ki medyaya sesleniyorum; Önce kağıt üzerinde, sonra da uygulamasında takiple bu işin peşini bırakmayalım...
50 BİN ÖLÜM
Marmara ve Ege, 6.5 şiddetindeki depremle bir kez daha hatırladı 'deprem' kabusunu. Çok şükür ölüm olmadı. Buna sevinmeli sevinmesine de rehavete de kapılmamalı. Tam tersine; 'biri daha ölmeden' tedbirler alınmalı. Dün, Yenigün gazetesinde Ömer Dinçer'in yazısını tekrar okumanızı tavsiye ederim. 1. Derece deprem bölgesindeki İzmir'de ve Ege'de bir an evvel 'kentsel dönüşümün' söz'de değil, öz'de yapılması gerektiğini çok güzel anlatmış, uyarmış. Bu konuda sadece merkezi hükümet değil, belediyelerin de eyleme geçmesi şart.
Bunun için kamuoyu oluşturulmasında görev de biz medyaya düşüyor. Bir kent düşünün ki; belediye ve kamu binalarının, 7 şiddetindeki bir depremde her an yıkılmaya hazır olduğu raporlarla tescil edilmiş ama kimse bunu gündeme getirmiyor.
Buradan herkese sesleniyorum; 7'nin üstündeki bir depremde 50 bin kişinin yaşadığı yerlerdeki binaların yerle bir olacağı noktasında uzmanlar uyarıyor. Duyuyor musunuz?
Sema Pekdaş'a çağrım var...
Sevgili Kemal Göktaş, Ankara'nın en iyi yargı muhabirlerindendir. Dün bir haberi vardı; "Görüntüleri gizlice çekilip internete yüklenen genç kadın memurluktan atılmış ve açtığı tüm davalar reddedilmişti. Son çare olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 5 hakim mağdur kadının haklılığını tescil etti ama tekrar mağdur etti kadını; Başvurusunda 'hakkındaki bilgilerin gizli kalmasını istemişti' ama AYM, buna rağmen kararı Resmi Gazete'de yayımladı. Yıllardır herkesten sakladığı olay, tüm ayrıntılarıyla ifşa edildi."
Buradan tüm kadın örgütlerine ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile tüm kadın milletvekillerine sesleniyorum. Şimdi sizin için sınav zamanı; 'Pardon' denilerek geçiştirilecek bir olay değil bu. Kadın, cebren ve hile ile çekilmiş görüntüleri internete sızdırılarak ilk mağduriyetini yaşıyor. Tehdit ediliyor, para isteniyor. Yetmiyor; memurluktan atılıyor. Yetmiyor, hakkındaki karar Resmi Gazete'de yayımlanarak alenileşiyor. Yoruma gerek var mı, bilemem.
Ama bildiğim bir şey var; Bu kadın veya hiçbir kadın bu muameleyi hak etmiyor.
Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, avukatlığı ve Baro Başkanlığı döneminde kadın haklarıyla ilgili konularda son derece duyarlıydı. Şimdi, en başta bu iş bence ona düşer. Hem siyasetçi hem hukukçu hem kadın.
Ne dersiniz Sema Hanım?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.